Boğalar matadoru bekliyor - İspanya Takım Analizi

Site İçi Arama


BOĞALAR MATADORU BEKLİYOR - İSPANYA TAKIM ANALİZİ

Boğalar matadoru bekliyor - İspanya Takım Analizi

Önce Avrupa Şampiyonası sonra Dünya Kupası; seri devam edecek mi?

2993 Okunma

 

1964'te kazanılan ve 1984'te finalist olunan Avrupa Şampiyonalarını bir kenara koyarsak, tarihi boyunca hem Dünya Kupası'nda hem de Avrupa Şampiyonası'nda yarı final dahi görememiş bir ülkeydi İspanya. Futbol geçmişleri çoğu zaman iyi kadrolara sahip ve oynadığı göze hoş gelen futbolla hatırlanacak olsa da, her koşulda bir yerlerde tökezlemeyi başarıyorlardı. Ancak önce Euro 2008, ardından da 2010 Dünya Kupası'yla hem kıtanın hem de gezegenin bir numaralı futbol ülkesi olmayı başarıp, bu uzun süren yılların hasretini çok kısa bir sürede dindirdiler. Kısa pasa dayalı, topa mutlak anlamda sahip olmayı amaçlayan, tekniğin ve becerinin baş tacı yapıldığı İspanyol futbolunun karakteristiğini Erkek A milli takımından, Kadınlar 19 yaş altı takımına; Barcelona'dan, 3.Lig takımına kadar her futbol yapısında gözle görülür ölçüde izlemek mümkün.  Oyun zekası ve teknik becerileri çok yüksek olan bu ekole  taktik bir dehadan çok, takım içi ilişkileri yüksek standartlarda tutması beklenen, arkaplanda durarak işleri düzenleyecek bir Vicente del Bosque yakışırdı. Luis Aragones'ten aldığı mirası daha iyi işleyip, onun dönemindeki seviyeyi daha da yukarı çıkaran Bosque, futbol aleminin en az görünür ve hakettiği övgüyü en az alan hocalarından biri olmasına karşın, en başarılılarından birisi şüphesiz ki.
 
Eleme grubundaki maçlarında puan kaybı yaşamadan Polonya'ya gelen Boğalar için şampiyonluk dışındaki her sonuç büyük hayalkırıklığı yaratacaktır. Almanya'yla beraber turnuvanın en büyük iki favorisinden biri olan takım, üçüncü favori olarak görülen Hollanda'nın da öbür yarıda yer alması gibi bir avantaja sahip.
 
İspanya'nın sahaya çıktığında ne sunacağını ve genel olarak hangi yüzleri sahada göreceğimizi tahmin etmek çok da güç değil, bu nedenle 2010 Dünya Kupası'ndan beri nelerin değiştiğini ve sakatlıkların del Bosque'yi nasıl çözümler üretmeye zorladığı üzerine yoğunlaşalım. Kalede - benim de dahil olduğum- pekçoklarına göre son dönemin en büyük kalecisi olan Iker Casillas var elbette. Defansın ortasında ise yine Carles Puyol ile Gerard Pique'nin oynaması bekleniyordu ancak Puyol'un sakatlanması burada del Bosque'nin önüne iki ana seçenek sunuyor. İlk ve daha muhtemel olarak, Real Madrid'de Ricardo Carvalho'nun sakatlığı nedeniyle sezonun tamamını stoper olarak geçiren Sergio Ramos'u, Pique'nin partneri yapmak ve Alvaro Arbeloa'yı da sağ bek olarak görevlendirmek olacaktır. Bu tercihin avantajı Pique gibi ağır olan ve bu sezonu pek formda geçirmemiş bir oyuncunun yanına, Ramos gibi seri ve harika bir sezon geçirmiş bir savunmacıyı koyarak Pique'nin eksiklerini, Ramos'un artılarıyla telafi etmek olabilir. Dezavantajı ise Alvaro Arbeloa'nın, sağ kanatta oynayacak bir Sergio Ramos'a göre hem ofansif hem defansif olarak bir iki gömlek altında kalacak olması. İkinci çözüm ise, ortasaha orjinli bir oyuncu olmasına rağmen bu sezonun ikinci yarısından itibaren Athletic Bilbao'da stoper olarak forma giymiş geleceği parlak Javi Martinez'i, Pique'ye partner yapmak ve Sergio Ramos'u asıl mevkisi olan sağ beke göndermek. Bu durumda defans Pique ve Javi Martinez gibi top tekniği yüksek iki stopere sahip olmak ve bunun takım içinde yaratacağı teknik yarardan fayda sağlamak ile Ramos'un daha iyi bir performans vereceği garanti olan bölgede oynatmak olur. Dezavantajı da, Javi Martinez'in de Pique'ye benzer tarzda ağır bir oyuncu olması nedeniyle, müdafaanın seri hücumculara karşı problem yaşayabilecek bir hale gelecek yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Javi Martinez'in tecrübesizliği de bu seçimi zorlaştırıyor. İspanya'nın iki sene önceki en zayıf karnı olan Joan Capdevila'lı sol bek, bu geçen süreç içinde yetenekli Jordi Alba'yla beraber takımın en çok aşama kaydedilen bölgesi oldu. Barcelona altyapısında yetişen ancak 15 yaşında ordan ayrılan 23 yaşındaki oyuncunun -Cesc Fabregas'ta yaşanan sürece benzer şekilde- bu yaz döneminde yüksek bir ücret karşılığında yeniden eski kulübüne döneceği konuşuluyor.  Orta sahanın geride Xabi Alonso-Sergio Busquets, onların önünde de Andres Iniesta-Xavi-David Silva şeklinde oluşması yüksek ihtimal. Bu mevkinin alternatifleri olan Santi Cazorla, Cesc Fabregas, Jesus Navas, Juan Mata gibi oyuncuları düşününce, Boğalar'ın nasıl bir derinliğe ve yetenekli oyuncu topluluğuna sahip olduğu daha net gözüküyor. David Villa'nın sakatlığı İspanya için bu süreçteki en büyük kayıp. Bu kayıp sonrası elde kalan seçenekler arasından Fernando Torres ile Fernando Llorente'nin adı öne çıkıyor. Torres, Liverpool'dan ayrılırken sarfettiği "Hiçbir zaman Liverpool'lu olmamıştım" sözleriyle gönüllerden düşmüştü, saha içindeki düşüşü de aynı ölçüde ani oldu. Dünyanın en parlak forvetlerinden biriyken, sadece birkaç ay içinde, zaman geçirmek için oyuna alınan bir oyuncuya dönüşmenin trajedisini en iyi o biliyor. Ancak Roberto Di Matteo'nun göreve gelmesinden sonra hem dakikalarında hem de performansında artış gözlenen Torres, en azından 2011'deki kadar kötü değil şu aralar. Llorente, hem Copa del Rey'de, hem de Avrupa Ligi'nde finale çıkarak yılın en başarılı takımlarından biri olan Athletic Bilbao formasıyla -tüm kulvarlarda- attığı 29 golle fantastik bir sezon geçirdi. Hava toplarındaki hakimiyetinin yanında, İspanyol takımın tam da ihtiyacı olduğu şekilde tam bir ceza sahası bitiriciliğine sahip olması Torres'den formayı almasını sağlayabilir.
 
XI (4-2-3-1): Iker Casillas; Alvaro Arbeloa, Sergio Ramos, Gerard Pique, Jordi Alba; Sergio Busquets, Xabi Alonso; David Silva, Xavi, Andres Iniesta; Fernando Torres/Fernando Llorente
 
İspanyollar'ın kadro kalitesi, kadro derinliği, tecrübesi ve artık kazanan, özgüvenli bir takıma dönüşmesi gibi en tepede yer almalarını açıklayabilecek çok sayıda gerekçeleri var. Bu yolda onları zorlayabilecek en büyük dert saha içindeki teknik-taktik problemlerden çok, takımın büyük ağırlığını oluşturan Barcelona ve Real Madrid'li oyuncuların yıl boyu yüksek tempo ve konsantrasyon harcamış olmalarının getireceği bir motivasyon eksikliği ve zihinsel yorgunluk durumu olacaktır. 
 
Klasspor - Özhan Yüksel

ETİKETLER
Metin Gören adı ölümsüzleşti
Durali Akpınar'ın acı günü
Gençlerbirliği'nin yeni transferi antrenmana çıktı
Arif Ölmez'den flaş açıklama...
Trabzonspor'dan Gençlerbirliği'ne arka kapı oyunları!
Faruk Koca: Yeni stada yakışır bir takım yaratacağız.
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.