Klasspor - Özhan Yüksel - Acziyetten Doğma Galibiyet yazısı

Site İçi Arama


ACZİYETTEN DOĞMA GALİBİYET

4846 Okunma

Galatasaray'ın haşmetinden sual olunmayacak yıldızlar topluluğu kadrosuyla, bizim futbol oynamayı mazide kalmış bir hatıraya dönüştüren hallerimiz art arda düşünülünce -takımın en zararlısı Hurşut ve en yetersizi Cem Can'ın yokluklarına rağmen- mütevazı olmak, yenilmemeyi öncelikli hedef haline getirmek aklın emrettiğiydi. Bu şartların gölgesinde maç planını çok adamla geriye çekilerek, umutları kontralara veya duran toplara bağlayarak kurgulama fikri anlaşılır olabilirdi. Ancak aklın razı olduğuna gönül razı gelmiyor. Türk Telekom Arena'da Galatasaray'ı yenmek tarifsiz bir haz doyumu sağlasa da, bu galibiyete ulaşırken kullanılan metod hesaba katılınca -bir hak ihlali işlenmişçesine, meşru olmayan bir eylemde bulunulmuşçasına- içe sinmeyen bir his halesinin altında buluyor insan kendisini. Hem gerçekten iyi futbol oynayabilecek bir kadronun böylesine israf edilmesiyle hem artık felsefemiz haline gelen ürkek, aza tamah eder futbol anlayışıyla hem de bu futbol anlayışının dahi uygulanamamasıyla çileden çıkmamak için dervişçe bir sebata gereksinim duyuluyor.
 
İlk 45 dakikadaki Gençlerbirliği, uzun süredir izlenmiş en kötü Gençlerbirliği ünvanını sonuna kadar hakediyor. Toplu oyunda zaten beceriksiz ve üretkenlikten uzak olan takım, oyunun savunma yönünde de kopuk, dezorganize bir hale bürününce devreye doğru ardımızda bıraktığımız her saniyeye altından daha büyük değer yükledik. Özellikle Tosiç'in felaket performansıyla Dante'nin cehennemine dönen sol kanadımız kah Burak'ın beceriksizlikleri kah şans melekleri ama en önemlisi Ramazan'ın şahane performansıyla bizi oyunda tutmayı başardı. Uzun uzadıya bir ilk yarı kritiği yapmanın anlamı yok, zaten Gençlerbirliği taraftarları o süreçte "acziyet" kavramının içinde barındırdığı en ufak kırıntıyı dahi moleküllerine kadar duyumsadılar.
 
İkinci yarıya mükemmel olmasa da, ilk yarıya göre ciddi bir gelişme kaydederek başladık. Topu ayakta tutma girişimlerimizde bir istikrar sağlayıp, müdafaada konsantre kalarak oyunu az biraz dengeler görünüm sergiledik. Sonuçsal bağlamda beraberliğin bile hakettiğimizin çok üstünde bir kazanım sağlayacağını kabullenmişken, Tomiç'in şahane ortasında, günün yararsızlarından olan Azofeifa'nın koşusunun Vleminckx'i Eboue'yle eşleşmeye mecbur bırakmasının mükafatı olarak, "Altın Kafa"nın şahlanışına sahne olduk. Bize bir mükafat olarak dönen Tomiç-Azofeifa-Vleminckx ortaklığını, saha içerisindeki varoluşunu her kararın lehte çıkacağını içselleştirerek, bu haysiyetsizlikten prim yapmaya dayandırmış Eboue'nin cezalandırılması olarak da görmek  mümkün.
 
Hakkı sezon içinde sayısız kez gasp edilmiş, yok sayılmış bir takımın takipçisi olarak Özgür Yankaya'nın maç içindeki genel performansının beni tatmin ettiğini söylemem gerek. Fakat, verdiği penaltıyı akılla izah etmenin herhangi bir şekli bulunmamakta. Ve bu penaltının verilme nedeninin futbol içi herhangi bir sebepten kaynaklanmadığı çok açık ortada. Penaltının kaçması neticesinde maçı galibiyetle tamamlamamız öfkemizi dindirmiş gözüküyor, ancak bu karar "Üç Büyükler" diye isimlendirilen lanetin, emek üzerindeki mutlak egemenliğine dair alçakça bir tezahür olarak sonsuza dek kendini var edecek.
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
ÖZHAN YÜKSEL