Hikmet Hancıoğlu ile söyleşi..

Site İçi Arama


HİKMET HANCIOĞLU İLE SÖYLEŞİ..

Hikmet Hancıoğlu ile söyleşi..

Ziya Adnan ve Necdet Özkazancı Ankaragücü eski Futbol Şube Sorumlusu Hİkmet Hancıoğlu ile yaşananları değerlendirdi.

18044 Okunma

Hikmet Hancıoğlu kimdir?

1957 Giresun doğumludur. Profesyonel futbol yaşamına Giresunspor’da başlamış ve sonra yıllarca Ankaragücü’nde oynamıştır. Döneminin önemli futbolcularından olan Hikmet Hancıoğlu, Ankaragücü’nün 2. ligde iken Türkiye Kupasını ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını kazanan efsane kadrosunda da yer almış; Ankaragücü’nde 80’li yıllarda bir süre kaptanlık da yapmış; son olarak da futbol şubesi sorumluluğu görevinde bulunmuştur.

O Ankaragücü takımının kupa kazanan en son takımının kaptanıydı. Yakın geçmişte, çok tartışılan Ankaragücü kongresinin arifesinde, takımın futbol şubesi sorumluluğundan istifa etti. Türk futbolunda çok tartışılan o kongrenin hemen öncesinde, sevgili Necdet Özkazancı ile birlikte Sayın Hancıoğlu’nu ofisinde ziyaret ettik, biz sorduk o içtenlikle cevapladı…

Yeni nesil, eski Ankaragücü’nü ve o yıllara damga vurmuş Ali Osman Renklibay, Hikmet Hancıoğlu gibi eski Ankaragüçlüleri tanımıyor. Hikmet Hancıoğlu kimdir? Bize o yılları, kendinizi de katarak anlatır mısınız?

1979–80 yılında, 2. Ligde Giresunspor’da oynarken ki Ankaragücü ile aynı gruptaydık, çok güzel bir sezon geçirmiştim. Ankaragücü yöneticileri de beni izleyip beğenmişler. Transfer teklif ettiler. Beni o sezon isteyen çok kulüp oldu. Orta sahada oynamama karşın 10 gol atmıştım. İsteyen çok kulüp olmasına rağmen Ankaragücü’nü tercih ettim. Ankaragücü tribünleri beni çok etkilemişti. 1980 yılında Ankaragücü’ne geldim. O sezon büyük bir başarı göstererek Türkiye Kupasını aldık. Hatta şampiyonluğa oynuyorduk ama o sezon çok güçlü transferler yapan Sakaryaspor 17 penaltı atarak şampiyon oldu. O sezon inanılmazı başararak Türkiye Kupasını ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını aldık. Aslına bakarsanız dar bir kadromuz vardı. Ancak takında birlik ve beraberlik üst düzeydeydi ve kazanmaya inanmıştık.

O dönem Ankaragücü tribünlerinin sizi çok etkilediğini söylediniz. O dönemin tribünleri ile günümüzün tribün manzaraları arasında ne fark görüyorsunuz?

Eskiye göre çok büyük farklılıklar var. Eskiden Ankaragücü taraftarı tek ses, tek yürekti. Tıklım tıklım dolu statta oynadığımız gibi bazı deplasman maçlarımıza 10.000 taraftar geldiği olurdu. Şimdi ise gruplaşmalar var. Tribün grupları var. Yalnız Ankaragücü’nde değil, tüm takımlarda taraftar profili değişti. O dönemlerde takımların naklen yayın gelirleri, sponsorluk gelirleri, İddaa gelirleri yoktu. Kulüplerin en önemli gelirleri maç hâsılatlarıydı. Biz bu şartlar altında Türkiye Kupasını aldığımızda kulübün 1 lira bile borcu yoktu, ama büyük başarı vardı. Ancak işin gerçeği günümüzde başarı da yok, tribün geliri de yok.

Benim gözlemlediğim, o dönemdeki yöneticiler ve başkanlar takıma kendi ceplerinden para verirlerdi. Bu doğru mudur?

Kesinlikle doğru… O dönemde Ankaragücü yöneticileri, transferde İstanbul takımlarının yöneticilerinden aşağı kalmazlardı. Örneğin 1. Lige çıktığımız sezonun yıldız futbolcularından Bolusporlu Halil İbrahim’i Galatasaray çok istemesine rağmen alamadı ama biz aldık. Yine İstanbul takımlarının peşinde koştuğu Altay’ın yıldız futbolcusu Alper’i, iki Ankaragüçlü iş adamı bonservis bedelini kendi ceplerinden ödeyerek, Ankaragücü’ne yük getirmeden transfer ettiler. Bu, o zamanki yönetim anlayışıyla günümüzdeki yönetim anlatışı arasındaki farkı gösteren önemli bir örnektir. Bir de o zamanlarda kendi ceplerinden dünyanın parasını vermelerine rağmen, zor durumda kalan bazı kulüplerin yöneticileri kulüplerinin anahtarlarını belediyeye teslim ediyorlardı. Ama günümüzde ne hikmetse, kulüp yöneticileri ceplerinden para vermemelerine rağmen yönetimi bırakmak istemiyorlar.

Sizce bunun nedeni nedir? Neden bırakmak istemiyorlar?

Bazı şeyler demek ki tatlı geliyor. O kadar zor bir şey varsa insan bırakır. Beş sene, on sene, hatta 15 sene başkanlık yapıp hala zorlayan insanlar var. Buna da artık söylenecek bir şey yok. Zaten her şey ortada…

Günümüzde Ankaragücü’ne üye olmanın ne kadar zor olduğu herkesçe bilinen bir gerçek… Eskiden de bu böyle miydi? Üye olmak için mutlaka yönetimden birilerini desteklemek mi gerekiyordu?

Desteklemek gerekmiyordu. O zamanlar, ‘kulübün başkanı benim, istediğimi yaparım…’ zihniyeti yoktu. Ama maalesef günümüzde bu değişti. Ne yazık ki şimdi durum çok farklı. Günümüzde takımın formasını giymiş, kaptanlık yapmış futbolcular bile kulübe üye olamıyorlar. Örneğin Sayın Cemal Aydın, benim için, ‘Eskiden bu takımın formasını giymiş Hikmet Hancıoğlu bu kulübün üyesi bile değil…’ demişti. Benim de buna cevap olarak söyleyebileceğim şudur: ‘Eskiden Gençlerbirliği’nde yöneticilik yapmış Cemal Aydın, yakın geçmişe kadar Ankaragücü başkanlığı yaptıysa ve beni kendi kulübüme üye yapmıyorsa benim söyleyecek çok fazla bir şeyim yoktur. Bu, benim ayıbım değildir. Biz Ankaragücü tarihinin kupa kazanmış en son takımıydık. Onun için de şanslıyız. O dönemdeki futbolcuların birçoğu kendi kulübüne üye olamıyorlarsa, bu, kulübün yanlış yönetilmesinden kaynaklanmıştır.

Peki, sizce Ankaragücü içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan nasıl kurutulabilir?

Ankaragücü’nün içinden çıkılamayacak kadar fazla bir borcu yok. 3-4 milyon lira ile yılbaşını çok rahat bulabilir. Sağda solda anlatıldığı gibi değil yani. Ama bu süreçte, projeler üretmek ve kaynak yaratmak gerekiyor. Ankaragücü Türk futbol tarihinde 100. Yılını katlayacak ender kulüplerden biri. Ancak vizyonu olan yöneticiler olması lazım. Dışarı açılmak ve sponsor desteği sağlamak lazım. Bir başkent takımı olarak, Ankaragücü’nün 100. Yılında kendisini daha iyi anlatması lazım. Çünkü Ankaragücü, üç İstanbul takımından sonra süper ligde 100. yılını kutlayacak dördüncü takım. Bu şansı iyi değerlendirmek lazım. Kulüp içerisinde yer alan ve kulübe zarar veren kişilerden kurtulmak lazım. Benim futbol şubesi sorumlusu olduğum dönemde en çok mücadele verdiğim konulardan biri buydu. Örneğin Mustafa’nın Karşıyaka’ya bedava verilmesine prensip olarak çok karşı çıktım. Ama kulüp müdürü Erk Toros daha sonra Karşıyakalılara telefon açıp eski Ankara Emniyet Müdürü araya girerse Ankaragücü yöneticilerinin onu kırmayacağını söyleyerek onları yönlendirdi. Bu, kulüp menfaatlerine aykırı davranışlara küçük bir örnektir. Bunun gibi daha çok olaylar var. Onun için, Ankaragücü yönetiminin, Ankaragücü sevdasını yüreğinde hisseden, kulüp menfaatlerini sonuna kadar koruyan gerçek Ankaragüçlülerden oluşması şart. Bir kulübün çalışanı, o kulübün sevgisini mutlaka yüreğinde hissetmeli. Bu, çaycısından futbolcusuna kadar herkes için geçerli olmalı.

Bu bağlamda, sizce Ankaragücü’nde futbol şubesi sorumlusu olmak zor mu?

İşin doğrusu ben Ankaragüçlü olduğum için hiç zorlanmadım. Başka kulüpte olsaydım belki zorlanırdım. Ama insanın sevdiği camiada görev yapması, camiaya hizmet etmesi, zorluk bir yana keyif veriyor.

Ankaragücü’nde futbol şubesi sorumluluğu göreviniz ne kadar sürdü? Neler yaşadınız? Neden ayrıldınız?

Beş ay görev yaptım. Taraftarlarımızla da bütünlük sağlayarak, Kocaelispor maçıyla büyük bir tırmanışa geçtik. Taraftarlarımız ve futbolcularımızla birlikte çok zor, ama bir o kadar da güzel günler yaşadık. Bu dokuz haftalık mücadelede herkesin emeği vardır. Zaman içerisinde çok daha iyi işler yapma amacı içindeydik. Örneğin bir Vassel transferi bile taraftarlarımızı ve başkenti ayağa kaldırmaya yetmişti. Çok büyük bir karşılama oldu. Ben böyle bir coşkuyu, Türkiye Kupasını aldığımızdan beri yaşamamıştım. Aslında Vassel’i transfer etmemiz bizim için de büyük bir fırsattı. Örneğin, bu transferde gecikmeseydik 10.000 kombine bilet satabilirdik. 50 liradan 10.000 kombine satabilseydik, daha önce yapılmamış bir şeyi gerçekleştirmiş olurduk. Karum’da Ankaragücü ürünlerinin satıldığı bir mağaza açmayı planlıyorduk. Tabii bunlar tek kişinin yapabileceği işler değil; bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Ancak son zamanlarda yaşanan olumsuz ve düşündürücü gelişmeler karşısında sessiz kalıp her şeyi kabullenmem mümkün değildi. Onurlu bir insan olarak dik bir duruş sergiledim ve görevden ayrılmanın daha doğru olacağını düşündüm.

Sizce taraftarın, kulüp işleri ve takımın bu kadar içerisinde olması doğru mu?

Tabii ki doğru değil. Ancak gerçekçi olmak lazım. Bu durum ancak zamanla düzelir. Saatte 200 km hızla giderken aniden frene basmak doğru olmaz. Aslında taraftarın da, kulüp menfaatleri doğrultusunda eğitilmesi lazım. Biz de kulübü zaman içerisinde yeniden yapılandırma amacındaydık.

Darius Vassel’in Ankaragücü’ne transfer edilmesine kim öncülük etti?

Hikmet hoca ile bir gün bir yerde oturuyorduk. Bir telefon geldi. Vassel. Geçmişini bildiğimiz bir oyuncuydu. Biz de bu transfere olumlu baktık. Ben, İstanbul’a kendisini karşılamaya gittim. Vassel’i transfer edebileceğimize kimse inanmıyordu. Ama biz kararlı bir şekilde hareket ederek bu önemli transferi gerçekleştirdik.

Sizce Ankaragücü, Vassel transferi ile umduğu sansasyonu yakalayabildi mi?

Vassel’i Ankara’ya getirdiğimiz gün yakalamıştık. Ama şu anda o heyecan kayboldu. Zaten Vassel transferi de bu takımın başarılı olması için yetmez. Bu arada, Vassel’in son derece karakterli, alçakgönüllü ve bir o kadar da yetenekli bir futbolcu olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Şu anda Vassel, Ankaragücü’nde olmaktan mutlu mudur?

Şu anda mutlu olduğunu sanmıyorum. Çünkü kulüpte kaotik ve belirsiz bir ortam var.

Beni, Ankaralı bir futbolsever olarak üzen konulardan bir tanesi, maç günleri maç biletlerinin stat gişeleri dışında bir takım kişiler tarafından elden satılması sizce doğru mudur?

Kesinlikle yanlış…

Bu sorun sizce nasıl çözülebilir?

Taraftara kesinlikle bedava bilet verilmemesi gerekir. Eskiden olduğu gibi her taraftar biletini gişeden alarak ya da kombine biletiyle maça girmeli. Ancak daha önce de söylediğim gibi bu iş birden değil, frene basa basa, yavaş yavaş olur.

Burada, son zamanlarda sıkça gündeme getirilen “birleşme” konusuna değinmek istiyorum. Sizce bu, etik bakımdan doğru mudur?

Kesinlikle yanlıştır. Ben Sayın Cengiz Topel Yıldırım’ı bu ikiliye bulaşmaması konusunda uyardım. Eğer biz maddi anlamda bu işi götürebileceksek yapalım; yapamayacaksak etik olmayan bir oluşumun içinde yer almayalım. Çünkü en büyük sıkıntıyı biz çektik. Ben bu şekilde bir birleşmeye karşıyım. Çünkü Ankaragücü satılığa çıkarılmış, pazarda satılacak bir mal değildir, olmamalıdır. Bir belediye başkanı, elbette şehrinin takımına sahip çıkabilir. Ama şu anda yapılmakta olan iş, sahip çıkmak değil, sahip olmaktır. Sahip çıkmakla, sahip olmak arasında çok büyük bir fark vardır. Kökeni Ankaragücü olmayan insanların, Ankaragücü’nün sahip olması yanlıştır. Sayın Cemal Aydın, delegeleri adeta kendi malı gibi görmektedir ki bu da çok yanlıştır. Ankaragücü camiası bu delege yapısını kırmadan rahata eremez. Beş milyon nüfuslu Ankara’da, 100 yıllık köklü tarihi olan bir kulübün delege sayısının yalnızca 600 olması, o kulübün yıllarca ne kadar kötü yönetildiğini gösterir. Kulüp üyelikleri mutlaka gerçek taraftarlara açılmalıdır.

Geleceği nasıl görüyorsunuz?

Eğer bu birleşme gerçekleşirse Ankaragücü’ne geçmiş olsun. Bu, iki kişi arasında gerçekleşen sevimsiz bir pazarlıktır ve köklü, büyük bir kulübün adeta satışa çıkarılmasıdır. Ankaragücü taraftarı başarıya susamıştır. Bunu kabul ediyorum. Ancak bu başarı, mali yapıyı düzelterek ve altyapıyı iyi kullanarak, ilkeli bir şekilde gerçekleşmelidir.

Altyapıyı yeterli görüyor musunuz?

Kesinlikle görmüyorum. Ankaragücü’nün altyapısı şu anda çok kötü durumdadır ve gereken önem verilmemektedir. Altyapıdaki sistemin tamamen değişmesi, ‘A Takıma’ kaynak sağlayacak şekilde üretken bir yapıya kavuşturulması lazımdır.
Günümüzde futbol kulüplerine akan paranın büyüklüğünü düşündüğümüzde, sizce

Ankaragücü yeterli ölçüde denetleniyor mu?

Başka kulüpleri bilemem ama Ankaragücü kesinlikle denetlenmiyor.

Söyleşi için teşekkür ederiz…

Ziya Adnan / Necdet Özkazancı


Durali Akpınar'ın acı günü
Faruk Koca: Yeni stada yakışır bir takım yaratacağız.
Balıkesir engeli de aşıldı, Süper Lig'e 1 puan kaldı!
7
Ankaragücü'nden beklenmedik yenilgi!
1
Ankaragücü Şampi...!
4
İyi, kötü, çirkin!
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.