Musa, bugün maç var mı?

Site İçi Arama


MUSA, BUGÜN MAÇ VAR MI?

Musa, bugün maç var mı?

İlhan Cavcav ile pek çok anısını olan Anadolu Ajansı’ndan Musa Samur ile Milliyet Ankara Gazetesi’nden Orhan Kemal Erkılıç konuştu...

6963 Okunma

Gençlerbirliği, Duayen Başkan İlhan Cavcav’ın ardından yeni başkanını Murat Cavcav olarak seçti. İlhan Cavcav ile pek çok anısını olan Anadolu Ajansı’ndan Musa Samur ile Milliyet Ankara Gazetesi’nden Orhan Kemal Erkılıç konuştu...

Anadolu Ajansı muhabiri olarak yıllardır spor yazarlığı yapan Musa Samur, Gençlerbirliği’nin duayen başkanı İlhan Cavcav’a da son yıllarda en yakın gazeteciydi. Bugün Gençlerbirliği’nde yapılacak Olağanüstü Genel Kurul ile duayen başkanın görevini oğlu Murat Cavcav’ın alması bekleniyor. Kırmızı-karaların 37 yıllık başkanlığını yaparak adını spor tarihine yazdıran İlhan Cavcav’ı konuşmak için bugün röportaj yapılacak en doğru isimlerin başında Musa Samur’un geldiğini düşündüm. Onunla pek çok anısı var. Hangisini konuşsak, hangisini yazsak bilemedik. İlhan Başkanın, Musa Abi’ye kızdığı zamanlarda telefonu “Söyle Ajans” diye açtığını ya da çarpıcı açıklamalarının ardından aralarında neler yaşandığını, Türkiye ve özellikle Ankara futbolu için önemini konuştuk. Musa Abi’ye göre Ankara için çok önemli bir fenomendi İlhan Başkan ve başkent medyası en basit ifadeyle “önemli bir konusunu” kaybetti. Gençlerbirliği’nde yeni dönem başlarken, geriye dönüp bakmamak olmazdı...

Abi Anadolu Ajansı’na ve spor muhabirliğine nasıl başladın?

-Anadolu Ajansı’na 2002 yılında internet haberciliği yapılan ‘özel bülten’ departmanında başladım. Bir süre çalıştıktan sonra spor muhabirliği yapmak istedim. Zaten Gençlerbirliği maraton tribünündeydim. Hacettepe’nin de iyi olduğu yıllardı ve önce mor-beyazlıları takip ettim. Turgay Kalemci’nin başkanlık yaptığı zamanlar. Hacettepe muhabirliği yaparken Gençlerbirliği ile de muhabir olarak ilişkilerimi geliştirdim. İlhan Cavcav’a yaklaşmaya, kendimi farkettirmeye çalıştım, tanıması ve aklında yer edinmem gerekiyordu. Fırsat buldukça kendimi anlattım, bir süre sonra da sanırım sevdi beni. Gazetecilik gereği elbette inişli-çıkışlı da olsa, düzgün bir mesleki ilişki kurdum kendisiyle.

O bir fenomendi!

Neden Cavcav?

-Anadolu Ajansı spor muhabirleri tek bir kulübü ya da sadece futbol branşını takip etmiyoruz. Dolaysıyıyla pek çok branşla ilgileniyorum ancak Cavcav ve Gençlerbirliği, muhabirliğimde başat oldu. Sanırım kimse Cavcav’ın, Ankara markasından dahi ulusal basında fazla yer bulduğunu inkar edemez. Böyle bir “imaj, fenomendi” Cavcav. Yıllardır spor camiasında yaptıklarıyla kazanmıştı bu haklı ünü, konumu ya da ağırlığı...

İyi bir ilişki kurdun kendisiyle...

-Eski bir Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunuyum, kurumsallaşmış ilişkilerin önüne geçebildiğimi, değiştirebildiğimi düşünüyorum. Sanırım bunun avantajını yaşadım. Mesleki anlamda iletişim kurduklarımla bugüne kadar büyük sorun yaşamadım. Cavcav için de böyle oldu.

Kısaca nasıl biriydi?

-Cavcav bir tarafından baktığımda zamanının fabrikatörlerine benzeyen, o dönemin beyefendiliğini, nezaketini her zaman taşıyan biriydi, başkandı. Ceketinde mendili eksik olmazdı mesela. Konuşurken, yürürken, insanlarla sohbet ederken, o beyefendiliği, nezaketi ve de aslında belki de en belirgin olan fabrikatörlüğü hissedilirdi. Bu özelliklerinin kulübün karakterine de önemli ölçüde sirayet ettiğini düşünüyorum.

Bir röportajda sana kırgınlığı olmuştu?

-Bence ilginç bir ayrıntı aslında özellikle son dönemlerinde çok fazla rahatsızlık yaşadı, tedaviler gördü, ilaç aldı. Bunlar vücudunu etkiledi, ancak zihni pırıl pırıldı. Tedavi gördüğü süreçlerde de zaman zaman yanında yer aldım, yazmasam da şahitliklerim oldum, o hallerinde kendisiyle konuştum. Aklı, zihni her zaman şaşırtıcı düzeyde yerindeydi. Şuraya gelmek istiyorum, görüntülü fotoğraflı o röportajdan sonra “Musa dost sohbetini haberleştirdi” diye eleştirmişti. Sağolsun arkadaşlar da her şeyi bilmelerine karşın “Bu gazetecilik değil” başlığını atabilmişlerdi. Benim içim rahattı, öyle yapması gerekti ve yaptı. Foto muhabiri, kameraman arkadaşlarım var, yeniden kayıtlar aldık kaç kere, özellikle yazmamı istediklerini belirterek yeniden yeniden söyledi. Dedim ya öyle demesi gerekti ancak sonrasında bana bahsini dahi etmedi. Bir konuda kızmışsa aradığımda “Söyle Ajans” diye telefonu açardı. O günden sonra takip ettim, dikkatle, ne dediyse röportajda yazdıklarım, yazmadıklarım, ince ince planlayarak tek tek hepsini yaptı. Sonra o röportaja dair de tek cümle kurmadı. Ben de anladım ki o söylemesi gerekenleri söylemiş ben de yazmam gereken kadarını yazmıştım.

Pilates haberi de ses getirmişti...

-Sağlığı için pilates yaptığını biliyordum. Dedim “Başkanım bunu haberleştireyim.” “Neden yapalım?” dedi, “Başkanım bu yaşta spor yapmanız çok özel bir durum, herkese örnek olur” karşılığını verince kabul etti. Çok da özel, güzel bir röportaj oldu. Anadolu Ajansı’ndan foto muhabiri arkadaşım Özge Elif Kızıl çekti fotoğrafları ve kadın gözüyle, cinsiyetsiz bakarak, güzel kareler yakalamıştı. Sosyal medya buna tersten, olmayacak yerden bakmayı elbette başardı! kötü baktı kötü kullandı. Espiri yaptığını sanan insanlar yüzünden konu dağıldı. Bir maç sonrası bu durum Cavcav’a soruldu. Kenardan dinledim, izledim. Sorulan röportaj zaten benim olduğu için cevabını yazmayacaktım. Fotoğraflara sosyal medyada yapılan yorumları bilmesine karşın soruya “Yaşlıyım, sağlığım için spor yapmamam gerekiyor, herkese de tavsiye ediyorum.” nazikliğiyle, naifliğiyle cevap verdi.

Oğlun Hür ile de bir anısı vardı abi?

-Evet, hazırlık maçına götürdüm oğlum Hür’ü, sahaya çıktı, futbolcularla koştu, top oynadı. Sahadan çıkarken kulüp personeli bana espriyle takılıyor, “Abi tesise girmen yasaklanmış” falan diye gülüyoruz. Hür de dinlemiş, yer etmiş galiba ki... protokolün önünde İlhan Cavcav ile karşılaştık, Hür iyi Gençlerbirliklidir! “Oğlum başkanımız İlhan Cavcav ile tanış” dedim. Hür, küçücük boyuyla aşağıdan yukarıya bir baktı ve “Sen benim babamı neden sevmiyorsun?” dedi. Yöneticiler de şaşırdı, gülüşmeler oldu, Cavcav da gülümseyip “Evladım, baban olmayacak olanı yaptı” gibi gizemli bir karşılık verdi. Çocuk sanırım personelin bana takılmasından etkilenmiş olacak ki öyle güzel bir anı yaşandı.

“Seni başkan yapayım”

Gazetecilere de takılırdı zaman zaman...

-Sık sık teknik direktör değişimlerinin ardından biz de tabii konuyla ilgili soru sorunca “Kimi istersiniz, söyle arayayım, çağırayım gelsin, başlasın” derdi. Bana da bir gün “Seni başkan yapayım” dedi. Herkese derdi bunu da zaten hatta bazen taktik olarak yapardı bunu. “Ben nasıl başkan olayım” deyince de “o zaman yönetici yapayım” diyerek takılmaya devam etti ama aslında hem onore eder hem de espriler yapar ve eleştiriler de geride kalır, gazeteciler sorularını geride bırakır, Cavcav’ın istediği mecralarda sohbete geçilirdi. İyi idare ederdi yani.

Teknik direktör geliş-gidişleriyle ilgili ilginç bir anın var mı?

-Takımın zor günler yaşadığı dönemde yeni bir teknik direktör ile anlaşıldı, imzalar atıldı. Bana anlatılanı aktarıyorum, plan, program yapılacak, hoca kulüpte, Cavcav da geldi. Teknik adam dinlendiği için bir süre bekledi. Sonra haber gönderdi ve bir süre daha beklemenin ardından görüşme oldu. O sırada teknik adama antrenman saatini sordu, aslında “çift kale var mı” diye sorar yoksa da antrenmanı izlemezdi, hoca yardımcısına bakıp sorunun cevabını bekleyince Cavcav, hatasını anlamış ki çıkışta “Biz ne yaptık, bunu nasıl yaptık?” diyerek yakındı ve ilk fırsatta hocayla yolları ayırdı. Gençlerbirliği de dolayısıyla kendisi de can derdindeydi, sanırım hocadan da bunu bekledi.

Bazen sert çıkışları olurdu...

-Her söylediğiyle gündem olan bir insandan bahsediyoruz. Ankara medyasının da bu anlamda kaybı çok büyüktür. Başkan, mümkün olduğu kadar maç izleyeyim, gündemi takip edeyim derdindeydi. Uykuyla da arası özellikle son yıllarda çok yoktu. Kafasına yatmayan konularda açıklama yapmayınca rahatsız oluyordu. Ağırlığı vardı ve bunu iyi biliyordu, Mesela Aziz Yıldırım’ın herhangi bir açıklamasına, düşüncesine karşı, demeç verip söylenenin tersini savunan ve gündem olan Anadolu’dan başka bir başkan örneği ben bilmiyorum. Eski tanışıyorlar elbet. Havuz sisteminin kurulmasına ön ayak oldu, Kulüpler Birliği’ni kurdu, onursal başkanlığını yaptı, kulübe yıllardır başkanlık yapıyordu ve bir lira bile vergi borcu yoktu bunlar da onu güçlü kılıyordu. Çok şey yaşamış, çok şey biliyor ve çok şey yapmıştı. Ekonomik olarak da kulüpten bağımsız çok güçlüydü. Yılların ticaret erbabıydı. Konuşabiliyordu.

“Ben de takım şampiyon olsun istemez miyim?” dediğini biliyorum. Bu konuda ne düşündü abi?

-2002 yılındaki başarılar onu da hepimizi olduğu gibi elbette mutlu etmişti, güzel bahsederdi. Benim anladığım nasıl ticarette bir öngörüyle hareket ediyorsa bunu kulüpte de uyguladı. Onun öngörüsünden rahatsız olan önemli bir taraftar topluluğu var Gençlerbirliği’nin. Şampiyonluk, Avrupa kupasında olmak istiyorlar. Sonuna kadar haklılar ama kendi öngörüsünün de dışına çıkmadı Cavcav. “Şampiyonluk zor, engeller olabilir, sonrasında toplayamayız, sürdüremeyiz, bizi yapmazlar” düşünceleriyle hareket etti bence ve “Ben nasıl fabrikada buğdayı toplayıp un yapıyorum, kulüpte de çocukları toplayıp onları futbolcu yapayım” dedi ve Beştepe’ye de bir futbolcu fabrikası kurdu, diye düşünüyorum. Yani dile kolay, söyleyince anlaşılmıyor ama Gençlerbirliği altyapı futbol okullarına 5 bin Ankaralı çocuk geliyor, ertesi yıl 5 bin çocuk daha geliyor ve bu tesis o altyapıdan çıkan transferlerle kuruldu, gelişti. İnsanların çocuklarını emanet ettiği bir yer oldu. Fabrikatördü, 5 bin çocuğun geldiği, eğitildiği bir fabrika gibi düşünmemiz gerek Beştepe’yi. Bu çocukların hepsi A takıma yükselecek diye bir şey yok ama mücadele ettiği yaş gruplarında, kategorilerinde başarılı oluyorlar, bir kültür alıyorlar. Türkiye sporu için kaynak oluyor ve buradan sporcu alınmaya tedarik edilmeye başlanıyor. Gençlerbirliği’nde özellikle Cem Onuk döneminde ağırlıklı bir futbolcu dağıtma, kaynak olma durumu gerçekleşti. Ufak ufak paralarla, yetiştirme bedelleriyle ince ince hesaplanmış bir durum olduğunu düşünüyorum. Beştepe’de aslında bir fabrika var. İyi yönetilirse sürekli fazlası olan bir tesis. Sanırım 73 milyon TL’lik bir serveti var kasasında kulübün, gitmeden bu rakama çıkardı, zaten belli bir miktarın altında para olduğunda da kasada endişelenir hatta sinirlenirdi.

Son görüşmenizde ne oldu?

-Son diyaloğumuz hastaneye yatmadan 1 gün önceki yönetim kurulu toplantısının ardından oldu. Röportaj yaptık, yönetim kurulunda alınan kararları söyledi, kısa bir süre bilinç kaybı yaşadı ancak kendisine geldiğinde düştüğünü ve bunu göstererek, kafasıyla kolunu çarptığını ifade etti. Sonrası iyiydi çünkü son olarak arabasına binerken “Musa bugün maç var mı?” diye sordu evet ondan son duyduklarım bu sözler oldu. Hastane, yoğun bakım süreci, her kesimden insanın katıldığı cenaze töreni derken son olarak toprağa verilirken bir avuç toprak attım ve vazifemi

tamamladım.

Yeni dönem başlıyor kulüpte. Ne düşünüyorsun?

-Şimdi Murat Cavcav ile yeni bir süreç başlayacak. Bazı eleştiriler oldu, oluyor ve olacak “saltanat mı burası” diye. Elbette bu eleştiriler normal, entellektüel düzeyi yüksek bir taraftar topluluğu var Gençlerbirliği’nin. Sadece bu andan itibaren şuradan bakmayı tavsiye edebilirim, “kulüp bir doku uyuşmazlığı yaşamayacak.” Belki bu dönemin doku uyuşmazlığı yaşanmadan geçilmesi ilerisi için de önemli olacak. Ankara sporu Gençlerbirliği’ni de kaybederse çok fakirleşecek. 1.5 yıl sonra zaten tekrar seçim yapılacak. Babası çok önemli bir figürdü ama Murat Cavcav’ın avantajlarını görmenin faydalı olacağını düşünüyorum. 37 yıl sonra başkanın yok ve kulübe yeni biri başkan olacak. Murat bey, zaten babasıyla uzun zamandır spor ve ticaret hayatında beraber. Kulüpte çeşitli görevlerde bulundu, yapıyı çok iyi biliyor. Divan kurulunda ve camiada önemli insanlar var, her rüzgarla eğilmeyecek insanlar. Onların tecrübelerinden faydalanılabilecek, onlarla konuşalabilicek kişilerin varlığı da Murat Cavcav için olumlu diye düşünüyorum. Murat Cavcav’ın böyle eleştiriye, paylaşıma açık bir vizyona sahip olduğunu düşünüyorum. Kulübün ekonomik durumu avantaj. Cavcav tarafından inşa edilen böyle büyük bir yapının üzerine tuğla koymak varken düşürmemen gerekiyor. Düşürürsen de elbette sana sorarlar ve bunun zamanı da yeri de bellidir. Elbette başkan değişecekti. Benim bakmak istediğim taraf bu. Üstelik kendisi 1963 doğumlu ve 4 çocuk babası, son yıllarda Cavcav’ın hep yanındaydı. Gençlerbirliği’nin gelirleri, giderleri belli. Gençlerbirliği’nin naifliği devam edecektir bence. Bunu görenler destek olacaktır. Muhalefet de olacaktır ve olması da gerekir. Benim de üyelik aidatım birikmiş, yine Genel Kurulu sadece bir gazeteci olarak takip ederim, belki de doğrusu zaten bu.


  • MİLLİYET ANKARA - ORHAN KEMAL ERKILIÇ

Gençlerbirliği'nin yeni transferi antrenmana çıktı
Arif Ölmez'den flaş açıklama...
Trabzonspor'dan Gençlerbirliği'ne arka kapı oyunları!
6
Gençlerbirliği'nde futbolcular ayıp etti, başkan tepki gösterdi!
Gençlerbirliği rahatladı!
2
Gençlerbirliği, Bursa'dan puanı çıkardı!
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.