Çok mütevazı olmaya gerek yok.
Yaklaşık 7 senedir Klasspor, Ankara sporunun nabzını ve gündemini elinde tutan en önemli yayın organlarından biri.
Ankaralı sporseverleri İstanbul sitelerine muhtaç etmeden en güncel, en taze haberleri paylaşıyoruz. Bunun için de çok ciddi efor sarf ediyoruz.
İnternet haberciliğimizi önümüzdeki günlerde televizyon yayıncılığı ile de güçlendirerek çok önemli bir açığı kapatmak için uğraş veriyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Ankaragücü eski başkanı Cemal Aydın, televizyon yayıncılığını da yapmayı planladığımız ofisimizi ziyaret etti. Belli ki çok doluydu ve söyleyecekleri vardı. Belli periyotlarla yaptığı yazılı açıklamaların dışına çıkarak soruları biz sormak istediğimizi belirttik. Kırmadı. Yaklaşık 3 saat süren bir söyleşiye imza attık.
Bir şeyi baştan belirtelim. Biz haberciyiz. İşimiz haber yapmak. Sitemizin logosunda belirttiğimiz “Taraf” kısmı sadece bu şehrin spor kulüplerinden taraf olduğumuzun ifadesi. İsteriz ki Cemal Aydın gibi konunun diğer tarafları da konuşsunlar. Daha önce de söylediğimiz gibi kapımız sonuna kadar açık. Verecekleri tüm cevapları yayınlamaktan mutluluk duyarız.
Röportajımızın ilk bölümü kulübün Gökçek ailesine teslimi ve sonrasında yaşanan hukuki süreç üzerine.
Konuya direk girmeyi severim başkan. Gökçek’lere neden dava açtınız?
Bunu ben tek tek defalarca anlattım. Dava açan arkadaşlar da çıktılar televizyonlarda ‘biz açtırdık’ dediler. Davayı açanlar değil açtıranlar önemli. Melih Gökçek kendisini kurtarabilmek için, Yargıtay kararında da görülen tüm ayıplarını da ortadan kaldırabilmek için Cemal Aydın dava açtı dedi. Bunu 50 defa anlattım. Anlayanlar anladı. Anlamak istemeyenler zaten yine anlamak istemeyecektir. Kimseyi de inandırma konusunda bir kaygım yok. Ben bu kulübü Gökçeklere vermemek için 13 sene direnen ve vermeyen başkanım. Verseydim o zaman verirdim. Bir şeyi hatırlatmakta fayda var. Ben Ankaragücü başkanlığını 2008 yılı Aralık ayında bıraktım. Benden sonra Serdar Özersin, ardından da Cengiz Topel Yıldırım başkan oldu.
Gelelim Altınpark toplantısına. O gün orada toplanan yöneticiler belli, kulübün başkanı belli, taraftar liderleri belli. Ben gelmeden önce her şeye karar verilmiş. Benim de bilgimin olmasına karar vermişler. Ben içeride, Ankaragücü’nün verilmesinin yanlış olduğunu, uygun olmadığını söyledim. Taraftarlar “Başkan bizim önümüzü kesme” dediler. Hepsi yaşıyor, gidin sorun. Ben orada ancak fikrimi söyleyebilirim. İmza atma yetkim bile yok.
Ama delegeler sizin elinizde değil miydi o zamanlar?
Evet. Benim orada olmamın istenmesinin nedeni delegelerin bana yakınlığı. Akrabalık yakınlığı değil tabii bu. Ankaragücü delegeleri üzerinde benim etkinliğimin fazla olması. Cengiz Topel de o zaman yaptığı açıklamada o şartlarda hayır diyemeyeceğini söyledi.
Haksız da sayılmaz. Ben o zaman da inanmadım. 13 sene inanmadığım için onlara kulübü teslim etmedim zaten. Kendimize göre ürettiğimiz politikalar ile ‘Oldu, olacaklar’ ile 13 sene kulübü teslim etmedim. Ama orada öyle bir göz boyama yapmışlar ki, taraftarlar “Bizim önümüzü kesme başkan, 100. yılda bize mani olma” dediler. Ben kararı taraftara bıraktım. Taraftarın verdiği kararın arkasında duracağımı da belirttim. Rica ediyorum taraftar liderleri çıksın anlatsınlar yaşananları. Ben bir tek hata yaptım. Elimi tutup kaldırmasına izin vermeyecektim. Orada bulunmam zaten hataydı ama elimi kaldırmasına izin vermemeliydim.
Tamam taraftar istedi, siz de orada istemeden de olsa onay verdiniz. Peki neden Gökçek’lere kongrede tuzak kurup dava açtınız?
“Davayı Cemal Aydın açtırdı” şarkısını söyleyen, sözlerini yazan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten başkası değil. Benim, kongrede eksiklik olsun da dava açılsın diye hiçbir işlemim olmadı. Böyle bir şeye tenezzül etmem. Eden olsa müdahale ederdim. Bu çok ayıp, çok terbiyesiz bir itham. Kongre öncesi ben Melih beyi uyardım. Tüzüğümüzü bilmedikleri için kulübün hukukçularından yardım almaları gerektiğini söyledim. Taraftarların yanında da 400 üye yapmalarının mümkün olmadığını bile söyledim. Ama beni dinlemediler. Kendi hukukçuları ile tüzüğü arkadan dolaşmayı, ana maddeye uymayan ek maddeler ile 400 üyeyi yapmayı denedikleri için ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Aklıma ne kongre öncesi ne kongre sonrası iptali için bir fikir gelmediği gibi kimseyle de konuşmadım. Namusum üzerine yemin etmem gerekiyorsa da ederim.
Öncelikle benim dava açtırmak için bir nedenimin olması lazım. Benim kefil olduğum banka taksitleri ödendi. Benimle ilgili bir sıkıntı da yok. Tek sıkıntı Ankaraspor’dan tüm sporcular Ankaragücü’ne geliyor. Bu konuda yanlış yapıldığını da fikir olarak söyledim. O dönem yönetimde bize yakın arkadaşlardan 3 kişiyi kendi saflarına çekerek yaptıkları gece yarısı operasyonu ile tüm oyuncuları Ankaragücü’ne aktarmışlar. İmza sirkülerini bile sonradan çıkarmışlar. Ankaragücü’nün borcu 10 lirayken 30 liraya çıktı.
İşte siz buna kızıp davayı açtırmışsınız…
Ne alakası var. Sürenin bitmesine 2-3 gün kala Hikmet Hancıoğlu ile Cengiz Topel Yıldırım dava açmak istediklerini söyledi. Ocak kongresinden sonra Cengiz Topel Yıldırım da ibra edilmediği için dava açtı. Gerekçelerinde kendilerine göre haklı olduğunu söylediler. Davadan yana olmadığımı söyledim ama başka formül olmadığını söylediler. Beykoz lokantasında bana durumu anlattılar. Davayı açan avukatlarla da o gün tanıştım. Benim de tanıdığım 2 delegeden vekalet alınarak dava açılmış. Ben o gün davanın açılmasından yana değildim. Ancak ben o günlerde kulübü bu hale getireceklerini tahmin etmemiştim. Tahmin etsem kimseye bırakmaz ilk davayı ben açardım.
Tabloda ne var mesela?
Ne mi yok? Öyle şeyler gördüm ki “Davayı keşke ben açsaydım belki daha erken sonuçlanırdı” dedirttiler bana. Adamlar kulübü enteresan yollarla hızla borçlandırmış, Denetçilere kulübü denetletmiyor, kulüpten kovuyor. Denetçileri kulübe çağırıp defteri, kitabı vermiyor. Kulüpteki tüm evrakları kulüpten alıp mali saymanın kendi ofisine taşımışlar. Üye defteri kulüpte olmadığı için eski başkan olarak ben, yeni başkan olarak Cengiz Topel Yıldırım ile birlikte savcılığa savunma verdik. Adamlar kulübü taşımışlar suç olmamış. Evet davayı ben açmadım. Açmadığım için pişmanım. Davayı ben açsam neşter daha erken vurulurdu Davayı açanlar defalarca kendileri açtırdığını söylediler. Ama davanın geri kalan kısmında avukat arkadaşları incitmeden her türlü desteği sağladım. Bütün sahte evrakları tek tek çıkarttım. Sahte tüzüğü mahkemeye verdiler, bunu ben yakaladım. 25. Asliye Mahkemesinde bütün evraklar duruyor. Bunları görmek hata ise evet hatalıyım…
Bu dava açılmasaydı Ankaragücü şimdi 90 milyon değil 390 milyon TL borcun hesabını yapıyor olacaktı.
“Dava açılmasaydı o para hibe edilecekti” deniyor. Kulübün o halde böyle bir borcu da olmayacaktı?
Bir adamın ağzından hibe edeceğiz çıktı ise edecek. Savcılıkta bile ifade verirken hibe ettik dediniz. Vaatleriniz neydi? 23 ay görev yaptınız. Şampiyonluk vaadi ile geldiniz, istediğiniz futbolcuları aldınız, istemediğinizi sattınız. Kendi kendinizi icraya bile verdiniz.
Tamam, mahkeme kazanıldı, Gökçek’ler gitti. Niye kulübe sahip çıkmadınız ondan sonra?
Benim Gökçek’ler gitsin başkaları gelsin diye hiçbir çalışmam olmadı. Bana kim gelirse gelsin gelen padişahtır, gidene uğurlar olsun. Ben kulübü yönetmek istiyor olsam hiç bırakmazdım. Siz biliyorsunuz ben aday olduktan sonra karşıma kim çıkacaktı? Altınpark’taki toplantıdaki herkes sağ. Çıkarken onlara “Yanlış karar verdiniz, bu fakiri çok ararsınız” dedim. Şimdi bana Ankaragücü’ne sahip çıkmıyorsun diyorlar. Beni eleştiriyorlar. Gökçek’ten sonraki yöneticileri ben getirmişim.
Siz getirmediniz mi?
Sami Altınyuva’yı ben getirebilir miyim? Adamı 1,5 ay tanımıyorum. Ayrılmayı kafama koyduğum sırada benden sonra devam etmeyi düşünen arkadaşların ricası ile yönetime aldım. Daha bırakmadan Ankaragücü’ne yakışmıyor diyerek elinden istifasını aldım. Anlamakta zorluk çekiyorum. İlyas Sümer’i tanımam, Benzinci gelmiş, tanımam. Bent Ahlat’ı hiç tanımam. Yıllar önce Melih Gökçek ile Gaziosmanpaşa’da yemek yediğimiz lokantanın ortağı olarak tanıştırdılar. O kadar. Başkan seçilene kadar görmemiştim bile.
Gökçek dönemine geri dönelim. Gökçek’ler gitmemiş olsaydı sizce Ankaragücü nerelerde olurdu?
Gökçek’ler gitmemiş olsaydı Ankaragücü çoktan Ankaraspor olmuştu. Her şey bitmişti. Bakın Ankaragücü A.Ş olayını bir hatırlayalım. Cengiz Topel Yıldırım’ın başkan olduğu dönemde bunlar gizlice Ankaragücü A.Ş’yi kurdu. Hatta o dönemlerde Gökçek çıktı, “Öyle bir formül buldum ki onay vermeseler bile ben bu işi bitireceğim.” dedi. Bu tuzak fark edildi. Gökçeklerin kurduğu Ankaragücü A.Ş’nin kapatılması için dava açıldı. Kulüp Gökçek’lere geçince avukatlara davadan vazgeçilmesi için talimat verilmiş. Avukatlar kabul etmeyince hepsini azletmişler. Kendi gönderdikleri avukatla da davadan çekilmişler. Kulübün mağazasını, altyapısını da bu şirket üzerinden yürütmüşler.
Anlamadığım bir şey var. Gökçek’ler altyapıyı ve mağazayı kendi şirketleri üzerinden mi yürüttü diyorsunuz?
Evet kulübün sahibi olmadığı bir şirket üzerinden satış mağazasını ve altyapı gibi birçok şeyi yürütmüşler. Ancak Gökçek’ler gittikten sonra kulüpte bunun ile ilgili herhangi bir anlaşmaya ve kayda rastlanmadı. Hatta Maliye’nin ya da İçişleri Bakanlığının denetlemesinde de bir takım yazışmalarda bu belirtildi. İstedikleri gibi almışlar, istedikleri gibi satmışlar.
Bunların hepsi hikaye. Belki benim anlattıklarım da hikaye. Bunun kolayı var. Ankaragücü kamu yararına dernektir. Kamu yararına dernek demek, üye olsun ya da olmasın her Türkün bu dernekte hakkı var demektir. Bu dernek kimsenin babasının malı değil. Burada görev yapan herkes görev yaptığı dönemin hesabını vermek zorunda. Belki bu adamların yaptıkları iyi bir şeydi. Belki ben yanılıyorum. Ama hesap vermiyorlar. 23 ay görev yapmışsın. Geliri olmuş, gideri olmuş. Bunun hesabını kim soracak? Denetleme Kurulları soracak. Onlar yapamamış. Maliye yapmamış, İçişleri Bakanlığı yapmamış. Valilik yapmamış. Kendim başvurdum. Bütün hesaplar didik didik edildi, tam sonuca varacak denetleyiciler değişmiş. Benim yönetimimi sayısız defa Maliye denetledi, İçişleri Bakanlığı denetledi, Dernekler Masası denetledi. Denetçiler denetledi. Savcılığa intikal ettirmişler, bilirkişiler aracılığı ile onlar denetlemiş. Usul yönünden çok ufak bir hata haricinde bir şey bulamamışlar. Şimdi biz diyoruz ki bu kulüp 100 milyon TL’den fazla borçlanmış. Beni bu kadar inceleyebildiğinize göre bir denetleme mekanizması var. Gökçek dönemini de denetleyin. İbra olmamış bir yönetim var ortada. İbra olsunlar. İbra olamıyorlarsa Valiliğin bunu yargıya taşıması gerekiyor. Taşımıyor. Valiliğe yazı yazıyorum. Cevap yok.
Bu kulübün kurtulması için benim yaptığım yazışmaların ve başvuruların onda birini biri yaptım desin çıksın ortaya. Mücadeleyi ben sürdürüyorum. Kulübün verilmesinde bana baskı yapanlar bile sahip çıkmıyor, ben sahip çıkıyorum yine de tenkit ediliyorum. Ben bu kulübe çok emek verdim. Yönetici iken bütün altyapı hizmetlerini yaptım. Başkan oldum Beştepe Tesislerini yaptım. Tesisleri yapıp gitmek istiyordum, gidemedim. 2003’te UEFA kriterlerini aldıktan sonra bırakma kararı aldım ama kimse çıkmadı. Kimse cebinden para vermedi. Kimse bankalara bile teminat için imza atmadı. Benim imzam ile kulüp kredi alabildi. Benden başka kulüplerde kredi için imza atan başkan bile yoktu.
Benden sonra gelen iki yönetim döneminin sorumluluğunu da alarak 30.8.2009’a kadarki dönemim tüm hesaplarını verdik. Şimdi Gökçek dönemini denetlesinler.
Ben bir şeyi merak ediyorum. Gökçek yönetimi görevi bıraktıktan sonra da siz Melih bey ile karşı karşıya geldiniz. Sizin söylediğiniz 22 milyon, onların söylediği 60 milyon TL devredilen bir borç var. Melih bey bu rakamın 22 milyon olduğunu sizce biliyor mu? Yoksa ona da yanlış bilgi verilmiş olmasın?
Melih Gökçek’e çok net olarak 11 Ekim 2009 tarihli yönetim kurulu toplantısında Ankaragücü’nün 21 ya da 22 milyon TL borcu olduğunu söylediler. Bu rakamın içinde voleybol takımının 2010 yılında alacağı ücretlerden Hikmet Karaman’ın sezon sonuna kadar alacağı ücretin de dâhil olacağını söylediler. Hatta verdikleri rapor içerisinde o tarihe kadar yöneticilerin de verdiği bir miktar para da dâhil edilmiş şekilde Melih beye kendi yöneticileri sundu. Zaten Melih bey o tarihte 22 milyon TL’ye artı olarak 15 milyon TL’ye kadar çıkacak borcu kabul ettiğini ve kulübe hibe edeceğini açıklamıştı. Hatta bir hafta sonra yapılan basın toplantısında da Gökçek dönemi yöneticilerinden Avni Kavlak ile şu an ismini anmak bile istemediğim bir yönetici açıklamıştı.
Gökçek 22 milyon TL rakamını biliyor yani…
Biliyor tabii. Bana da söyledi. İlk teslim aldığı günden beri biliyor ama dikkatleri başka yere çekmek, tüzükleri değiştirmek, 400 üyeyi kulübe üye yapıp tamamen anahtarı eline almak için böyle açıklamalar yaptı. Gelirken şer düşüncesi ile gelmişler. Amaçları kulübü yönetmek değil ele geçirip sahip olmakmış.
Peki Ankaragücü ile Osmanlıspor ile birleşebilir mi? Böyle bir ihtimal var mı?
Olur tabii. Neden yapmasınlar. Büyükşehir Belediye Ankaraspor’u önce Ankaraspor ardından Osmanlıspor yaptılar. Ankaragücü isminin de başına sonuna bir şey koyarak deneyebilirler. Ankaragücü’nün ismi de logosu da tescilli. Ona bile Gökçek yöneticileri haciz koydurdu. Ona bile tenezzül edenlere laf söylemiyorlar da davayı kim açtı diye suçluyorlar. Kulüp, 500 milyon TL borç ile amatöre gönderilse bu sefer de neden dava açmadınız diye bizi suçlayacaklardı galiba. Taraftarlar taraf olmayı bırakıp gerçek nedir diye öğrenmeye çalışsınlar.
Lafı hiç kıvırıp bükmeyeyim. 1994’ten bu yana almaya çalıştığı Ankaragücü’nü benim yokluğumu fırsat bilerek Gökçek ele geçirmeyi denedi. Ben başkan olsaydım benim taraftarım onların kırmızı vaatlerine kanamazdı. Ben bıraktım o 6 aylık dönemde taraftar ile ilgili operasyonu tamamladı. Cengiz Topel Yıldırım’ın dediği gibi o vaatlere dayanmanın imkanı yoktu.
Bu benim anlattıklarım gizli saklı bilgiler değil. Kulüpten istersin alırsın, olmadı İçişleri Bakanlığından, Valilikten, Federasyondan istersin. Bunları yazmak isteyenler araştırsın, belgeleri isteyip öyle yazsınlar. Doğru bilgilere sahip olsunlar.
Sizinle daha önce de buna benzer bir röportaj yaptık. Yine yapıyoruz. Tekrar da yaparız. Ama siz Melih Gökçek ile bir televizyon kanalında karşı karşıya gelip bu konuları neden tartışmıyorsunuz?
Ben Sayın Gökçek’in kendisine, “İstediğiniz kanalda Ankaragücü konusunu masaya yatıralım, her şeyi konuşalım, bilgi kirliliğine son verelim” dedim. Bir ay önce yaptığım basın açıklamasında da söyledim. Şimdi daha da ileri gidiyorum. Ankaragücü ile ilgili bilgisi, bulgusu olan kim varsa bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için Ankaragücü’nün o dönem yetkililerinin de katılımı ile istedikleri televizyonda konuşalım. Hatta Beyaz TV’de konuşalım. CNN Türk’te yan yana getirmeyi denediler. Melih bey katılmadı. Boş sandalye bekledik.
Bu süreçten sonra Melih Gökçek sizinle hiç uğraştı mı?
Ben mücadeleyi seven bir adamım. O da beni sevmeyen bir adam. Sevmeyen bir adam ne yapması gerekiyorsa yaptı. Gazetelerde, radyoda, televizyonda her türlü imkanını kullanarak beni suçlu ilan etmeye çalıştı. Amerika’dan bile bağırdı, siz dahil herkes bunları yazdı.
YARIN - 2.BÖLÜM: ANKARAGÜCÜ'NÜN BU DURUMA DÜŞERKEN FEDERASYON NE YAPTI?
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.