CAVCAV SONUNDA DOĞRUYU GÖRDÜ...

Ankara’ya bir gittim pir gittim! Kış kıyamette yola düşünce “Gelmişken birkaç mülakatla döneyim” diyerek bir nevi ekomi yaptım: Selçuk Dereli, Fuat Çapa ve İlhan Cavcav... 
Türkiye futbolunun ‘duayen’ payesini almış bir başkanı Cavcav. 34 yıldır Gençlerbirliği’nin başkanı. Kıyas kabul eder mi bilmem ama Alex Ferguson halt etmiş!... 
Sahibi olduğu Sincan’daki Ankara Un Sanayi’nde buluşuyoruz. 77’lik başkanı maşallah zinde gördüm. Yapacak daha çok işi var. Cavcav ile uzun uzun paslaştık. Sözü Cavcav’ın hayata ilk adımlarını attığı Ankara Hamamönü’nden aldık, başsız kalanTürkiye Futbol Federasyonu’na kadar getirdik... 
İngilizceyi sökemeyince... 
“1935 Ankara doğumluyum. Babam 1893 Rumeli göçmeni. Hamamönü’nde bir ekmek fırını açmış babam. ‘İlk defaTürkiye’de ekmeği biz yaptık’ derdi babam. 
Şükrü Oğuz diye bir muhasebecisi varmış. Maliye denetime gelince almış bütün defterleri fırına atıp yakmış! Maliye de kabaca bir değerleme yapıp fırını elinden alıyor babamın...” Bunun üzerine Ankara içinde küçük bir iç göçle Mamak’a gidiliyor: Değirmencilik... Derken küçük bir un fabrikası konduruluyor yanına... 
Hal vakit hallicedir. Küçük İlhan, Mamak’ta değil de daha seçkin bir okula verilir: “Atatürk Orman Çiftliği 10. Yıl İlkokulu’na gittim. Müstesna bir okuldu. Ortaöğretim için de Atatürk Lisesi’ne yazıldım.” 
Fakat Cavcav’ın tahsil hayatı çok sürmez zira ‘dili bir türlü dönmez’! “İngilizceden bir kez bile iki alamadım. Ya 0, ya 1, otur! Kanaat notuyla geçtim ilk yıl. Sonraki yıl biraz palazlandık. Kızlar mızlar falan... Yine İngilizce.. Acayip acayip harfler... Yine 0 yine 1. Kızlardan utandım ve ikinci yılı bitirmeden babama ‘Ben okumayacağım’ dedim. Ortalığı karıştırdı ama caymadım.” 
Yıllar sonra evlenip barklanacak Cavcav’ın iki oğlu okulu terk edeceklerdir ama İngilizceyi sökmüş olarak... 

‘Fener istedi gitmedim’ 
Kolay olmasa da bir özet biyografi pası yapalım: Cavcav okulu bırakır ve 15 yaşında babasının Boğaziçi Un Fabrikası’nın veznesine oturur. Buğday alım satımının tüm püf noktalarını öğrenir. İki yıla yakın süren askerliği aradan çıkartır. Baba iki kez evlenmiştir. İlk eşte 8, ikincisinden 9 çocuk... Cavcav, ikinci evlilikten... Rumeli geleneğinde de kızlara mirastan pay verilmez. Kardeşler arasında ticari hayattaki geçimsizlikten ötürü bir kopuş yaşanır. Cavcav, sadece borcuyla birlikte bir satış mağazasını alır, sıfır sermayeyle bir nevi yola çıkar 26 yaşında. 
Bu esnada sözü başkan alsın: “1963’e kadar zahirecilik yaptıktan sonra alacaklarımın karşılığında Polatlı Un Fabrikası’nı aylık 100 bin lira kirayla 7 yıllığına kiraladım. Sonra Balgat’taki araziyi aldım ve 1971’de Ankara Un Sanayi’ni kurdum. 2011’de ise Sincan’daki bu yere geçtim.” 
Ticari hayatı boyunca İnönü dahil bütün siyasilerle iyi geçinir çünkü “Ben bir işadamıyım” diyor. Erdoğan’ı ise Türkiye için bir şans olarak görüyor lakin bir maruzatı var: “Üzülerek söyleyeyim ki onun enerjisine ulaşan çok az insan var etrafında”. 
“Teşbihte hata olmaz” diyerek, Cavcav bir yandan ipe un sererken diğer yandan da meşin yuvarlağın peşinden koşar: “7-8 yaşından itibaren maçlara gitmeye başlamıştım. Kardeşim Cevat Hacettepe’de kaleciydi. Tayyar Cavcav iseGalatasaray’da oynadı, milli de oldu. Ben ise Mamak Maskespor’da oynuyordum. MKE’ye gaz maskesi üreten bir müessese olduğu için adı Maskespor’du. 1953’te beni PTT istedi. Başarılı bir liberoydum. 
PTT’deyken Fenerbahçe istedi. 4 bin lira veriyordu. Metin Oktay da o zaman İzmir’den 4 bin liraya Galatasaray’a gelmişti. 
Ama bütün işler benim üstümdeydi. Bir de babam ‘Top Hz. İbrahim’in başıdır’ diyerek karşı çıkıyordu. Dolayısıyla futbol oynayacağım diye işleri bırakamazdım. 150 liraya BahçeliGençlik’e gittim.” 

‘Bıçakla kovalandım’ 
İlk maç eski takımı PTT ile ama Cavcav kesik yer: “Hemen başkana gidip ‘Hoca beni niye oynatmadı’ diye sordum. Başkan da yanağımı okşayıp, ‘Eski takımına karşı bir zaafın olur diye hocan oynatmadı’ dedi. Aldığım 150 lirayı, o zamanlar her yatırılan 5 liraya bir ev kurası şansı verdikleri için ben bölüp bölüp ayrı bankalara yatırmıştım. Hemen gittim tüm parayı geri çektim ve başkanın karşısına çıktım. ‘Ben namuslu adamım ekmek yediğim yere ihanet etmem’ dedim ve o dakika futbolu bıraktım.” 
1975’te Hacettepe yönetimine girerek efsane başkanlık sürecinin ısınma turlarına başlar fakat çabuk pes eder: “Mardinspor ile maçımız var. 0-0 biterse Mardin düşecek ve öyle de oldu. Maç sonunda Mardin başkanı bıçakla beni sahanın ortasında kovaladı. Baktım bu iş yapılır iş değil deyip bıraktım.” 
1978’de Gençlerbirliği’nin başkanı olarak sahalara döner ve alemetifarikasını daha ilk sezonunda belli eder: “Hocamız 4 bin lira isteyince Kadri Aytaç ile görüştüm. Rahmetli ‘150 lira isterim ama peşin’ dedi. ‘Hay hay’ dedim o dakika 150 lirasını verdim! Aytaç hoca bizi 1. Lig’e çıkardı.” 
Cavcav başkanlığında Gençlerbirliği sadece bir kez küme düştü. Ankaragücü bu sezon küme düşerse dört büyüklerden sonra en uzun süredir Süper Lig’de yer alan takım unvanını ele geçirecek. 
Ticari hayatında olduğu gibi kulüpte de borçtan harçtan korkar. O yüzden bir vakitler misafirlerine bir porsiyon Ankara tavası ısmarlayacak parası bile olmayan kulüpte önceliği maliyeye verir. Sudan ucuza topçu bulur dünya paraya satar: “15 dakika izlesem yeter kimin iyi kimin kötü topçu olduğunu anlamam için” demesi boşuna değildir. Bugün de en alt liglere kadar girip topçu arıyor... 

‘Koltuk verilmez alınır’ 
Kasasında 40 küsur milyon doları var. “Hâlâ şampiyon olmamayı istiyor musunuz” diye sorduğumda beni şaşırtan bir cevap veriyor. “Yoo yoo!” diyerek sumenaltından bir kâğıt çıkartıyor: “Bak Fenerbahçe şampiyon olmuş 76 milyon, Gençler ise 22 milyon lira kazanmış. Artık şampiyonlukta çok iyi para var.” Eskiden şampiyonluğu, maliyetli olduğu için istemeyen Cavcav, artık kârlı bir iş olarak gördüğünden istiyor. Fuat Çapa’ya duyurulur! Futbola adanmış bir ömüre şampiyonluk yakışır... 
Peki bir veliahtı var mı Cavcav’ın? Öyle bir ‘tayin’ yapmış değil: “Bu görevler verilmez alınır. 29 yöneticimiz var. Mayıstaki genel kurul olacak. Gençlerbirliği’ni en az benim kadar koruyacak bir arkadaş çıkarsa şapkamı alır, çeker giderim. Birisi çıksın ‘Ben yaparım’ desin.” 
İlhan Cavcav gibi bir fenomeni bu kadar ‘dar bir alan’a sıkıştırmak pek olası deği. Final pasını yapmak için de bir ‘geri pas’tan beslenmekte fayda var: İnglizceyi sökemediği için okulu bırakıp küçük yaşta ticarete atılan o adam, yıllar sonra Madrid’de tek bir İngilizce kelimeyle 5 milyon dolar kazandırır kulübüne: “Geremi’nin transferi için Madrid’deyiz. Real Madrid yöneticileri bizi yemeğe almış. Ortaya koca bir dana getirmişler! Bunlar başladı ‘1 milyon, 2 milyon dolar verelim’ demeye. Baktım olacak gibi değil ‘paper’ diyerek bir kâğıt istedim. Getirdiler. Üzerine 5 milyon dolar yazıp gösterdim ve kalktım. Hemen ‘please, please ok ok’ dediler. Geremi’yi 5 milyon dolara sattım.” 


TFF GENEL KURULU’NDA NEYİ OYLAYACAĞIMIZI DA BİLMİYORDUK 
26 Ocak’ta yapılan TFF Genel Kurulu’nda neyi oylayacağımızı da bilmiyorduk. O gün oraya gelen 243 delegenin yüzde 90’ının 58. madde değişikliğine dair doğru düzgün bir bilgisi yoktu. 

TÜRKİYE UN SANAYİİNDE BİR NUMARA BEN DEĞİLİM 
Un sanayiinde bir numara değilim ancak ikinci sırada yer alırım. Bu sektörde küçük firmaların kâr marjı maliyetlerinin düşüklüğünden ötürü bizden daha yüksektir. Vadelerimiz çok uzun. 

Başkan olsam 58’i hemen uygularım 
Şike davasının geldiği noktadan ötürü İlhan Cavcav’ın sıtkı sıyrılmak üzere desem yeridir. 
Şike sıkıntısını aşmak üzere önerilen 58. madde değişikliğinin görüşüldüğü TFF Genel Kurulu için sert konuşuyor: “Türk futbol tarihine kara bir leke olarak geçti…” Türk futbolunun ‘kara kutusu’ yakıştırmalarına itibar etmese de 30 küsur yılda çok şeyler yaşadığını söylüyor. Misal, şike davasında gereken cezaların verilmesini isteyen Galatasaray’a lafını esirgemiyor: “Tencere dibin kara seninki benden kara…” 
Peki davada adı geçenler için ne diyor? “Tahkim Kurulu karar vermeden hiçbir kulübe suçlu veya suçsuz diyemem.”Ancak bir konuda net: “Kim TFF Başkanı olursa olsun 58’i uygulayacak. Madem TFF Genel Kurulu reddetti artık 58. madde uygulanacak. Ben TFF Başkanı olsam 58 neyi emrediyorsa onu yaparım. Genel kurulda böyle bir durum tecelli ettiğine göre sen kalkıp ‘58’i uygulamam’ diyemezsin... Yeni başkan bu kararı sezon sonuna bırakmamalı. Bundan sonra felaket olur. Bunu çözecek adamın altından heykelini yapmalı.” 

‘Kulüpler verdikleri sözleri tutmadılar’ 
Yine de Cavcav TFF başkanlığını düşünmüyor, belirtelim. 
Kulüpler Birliği Vakfı’nın başına bir profesyonel geçmesi gerektiğini savunuyor Cavcav: “Hukuk bilmeli. Bakın 58. madde çıktığında Aziz Yıldırım başkandı ama bunu bize intikal ettirmedi, nedir ne değildir hiç konuşmadık.” 
TFF Başkanlığını bırakan Mehmet Ali Aydınlar’a ise bir destek pası atıyor: “Hiçbir kulübün zarar görmemesi için elinden geleni yaptı. UEFA ile ‘Bir kereye mahsus küme düşmeyi kaldırıp puan silme suretiyle çözelim’ çözümünde mutabık kaldı. Geldi kulüplere de anlattı ama bazı arkadaşlar dışarıya bilgi sızdırdığı için ‘Anlayana sivri sinek, anlamayana davul zurna’ misali üstü kapalı anlattı. 15 kulüp ‘Tamam’ dedi. Aydınlar’a ‘Bunu imza altına alın’ dedim ama iki üç kulüp ‘Sözümüzden mi döneceğiz’ dedi. Nihayetinde genel kurulda yumruk yumruğa girdiler.” 


NOT: Bir kitap çalışması nedeniyle Paslaşmalar’a mecburi bir ara vereceğim ancak yeri gelirse bir iki ‘ara pas’ da olmaz değil...

• RADİKAL GAZETESİ /