Bu takım kimin eseri?

Site İçi Arama


BU TAKIM KİMİN ESERİ?

Bu takım kimin eseri?

Usta kalem Meriç Enercan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde Ankaragücü’nün durumunu değerlendirdi.

7295 Okunma

Alışkanlık olmuş, nerede bir terslik varsa, çevremizde mutlaka bir sorumlusu var...

Ama asla bu sorumlu, biz değiliz...

Çünkü aileden, okuldan, sokaktan, iş yerinden böyle bir öğreti geliyor.

“Her zaman suçlayacak birini bul ve kendini kurtar...”

Bakanız çevrenize, örneği çok. Yüzler, binler hatta yüzbinlerce...

Ve ilginçtir hiç “Bu kötü iş, benim eserim” diyebilecek yürekte biri yok...

UMUT IŞIĞI YOK

Ankaragücü’nün hali ortada. Kelimenin tam anlamıyla sefilleri oynuyor 102 yıllık Başkent Çınarı...

Para yok, pul yok, puan yok ve hepsinden öte moral yok.

Ankaragücü, uçurumdan aşağı hızla düşüyor. Karanlık bir meçhule doğru koşar adım gidiyor.

Ligin dibinde bir puanla demir atmış duruyor.

Yolun sonu gerçekten karanlık, umut ışığı yok; umut veren de yok...

Belediye Başkanı, “Bu takım, amatör kümeye kadar gider” diye tweet yazıyor sıkılmadan...

Sanki bugünlere gelişte, kendisinin hiç sorumluluğu yok.

Hiç düşünmüyor ki, “Ankaragücü düşerse ben de küme düşerim” diye.

Zannediyor ki, film platosuyla Ankara’nın tüm sorunları bitecek.

Bilmiyor ki asıl film, Ankaragücü düşerse başlayacak...

CEMAL AYDIN ZİRVEDE

Bugün yaşanan herşeyin birinci derece sorumlusu, kendine “Onursal kaftanı” giydiren Cemal Aydın...

Başkanlığı bir şekilde elde edip, iktidar olmayı asla başaramayan; kulübü çiftliği sanıp, ağalığa özenen ancak bunu da beceremeyen; taraftara şirin gözüküp, ilişki bozulunca “Bunlar rantçı” diyen, ancak kendi dönemindeki rantın kaynağını açıklamayan; borç sarmalına girip, çaresiz kalınca; yıllarca arkasından atıp tuttuğu Melih Gökçek’e elleriyle teslim etme acizliğini gösteren, bunu da çok önemli bir iş yapmış gibi sunan; sonra da anlaşmaya rağmen, kongredeki bilinçli veya bilinçsiz usül hatasından yola çıkıp, “Verdiğimi geri alırım” kavgasına girişip, Ankaragücü’nü batıran; Onursal Kaftanlı bu zat-ı muhteremdir...

Ankaragücü’nde yaşananların birinci sorumlusudur Cemal Aydın...

İKİ NUMARADA GÖKÇEK

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, oğlu Ahmet’i Ankaragücü Başkanı yaparken neler söz vermişti...

“Ayda 5 trilyon sabit geliri olacak, Ankaragücü Stadı yapılacak, çok iyi bir teknik direktör ile müthiş bir takım oluşturulacak ve Ankaragücü Süper Ligde şampiyon olacak...”

Unuttuklarım olabilir ama akılda kalanları bunlardı.

Yüz güldüren, keyif veren politikacı sözleri...

Ayda 5 milyon yalan oldu, çok iyi teknik direktör diye Ümit Özat’ı getirdiler, müthiş değilse de iyi bir takım oluşturuldu ama ayrılık vakti gelip onlar da buhar oldu...

Değeri 800 milyar olan futbolcuya 1.7 trilyon verip, 22.8 trilyon eksi ile aldıkları kulübü, iki yıl sonra 63 trilyon borçla devrettiler.

Takımın en iyileri, Sapara, Sestak, Vittek, Adem Koçak’a yol verdiler.

Aldıkları oyuncuya, teknik adama, çalışanlara 11 ay maaş ödemeden mahkeme kararını gösterip çekip gittiler.

Tribünlerdeki grupların sayısını iki katına çıkarıp, onların tepkilerine hedef oldular.

Ankaragücü’nün geldiği noktanın iki numaralı sorumlusudur Melih Gökçek...

VE DİĞER SORUMLULAR

Bu iki ana unsurun yanı sıra pek çok yan sorumlu sayabiliriz.

Cengiz Topel Yıldırım’ın devralma zamanlamasından yola çıkıp, “Gökçek ekibi, borcu ödeyip, lige başlasaydı. 5 Ağustos’da lig başlasa ne olacaktı? Kayyum davasına kadar bekleseydi” diyebiliriz. Yıldırım’ın yaptığını “İyi niyetin, kötü kullanımı” diye yorumlayabiliriz.

Bir de Denetim Kurulu var Ankaragücü kulübünün... Neyi denetlediğinden haberi olmayan; pazartesi günü “son 3 yılı denetlemeye” karar verip, çarşamba günü “6 ay yeter. Fazlası bizi bozar” deyip çıkabilen bir üçlü.

Önce “Bize belgeleri vermiyorlar” diye sızlanıp, önlerine tümü konunca “Bu kadarı da çok” diye dertleniyor.

Bir başka örnek de taraftar... Sponsor biletlerini alıp, deplasmanlara yöneticilerin sponsorluğuyla giderken sorun yok; bedava bilet bitince maç yok, destek yok; gelenlerde de, küfür çok...

Yani kulübün değil, yönetimlerin taraftarı olmak moda son dönemde...

İşin doğrusu, “Almayacaksın ve kimsenin adamı olmayacaksın.”

Bir de Ankaralı milletvekilleri var TBMM’de... Yani bu kentin insanlarının oy verip, meclise gönderdiği şahıslar. Hiç birinin umrunda değil, Ankara ve Ankaragücü... Elbette taraftarı olmak, sevmek, tutmak zorunda değiller. Ama kentinin bir markasını sahiplenmek, yerlerde sürünmesini önlemekle de yükümlüler.

Belediye Başkanı’nı hiç söylemiyorum, o içinden geçenleri dışa vuruyor zaten...

Ve saygıdeğer medyamız... Bizim de içinde olduğumuz değerli Ankara Medyası da ekmek yediği kentin takımına başını çeviriyor.

Yaşanan bu faciaya, şaşı bakıyor. Sorunları, tartışmaya açıp, çözüm için çaba göstermek yerine “Bana ne... Ben Ankaragüçlü değilim ki” kolaycılığına sığınıyor.

Kötü gün dostu olmadığını kanıtlıyor.

VE DE SON SÖZ

Ve işte bunlar yaşanırken, Ankaragücü de ligin dibine demir atıyor. Can çekişiyor, küme düşüyor...

1981 yılında eli öpülesi bir başkan, yanındaki bir kaç cesur yönetici ile 14 tane aslan yürekli futbolcunun bir mucizeye imza atarak 1. Lige çıkardığı Ankaragücü takımı, 30 yıl sonra bağıra bağıra küme düşüyor...

Birileri seviniyor belki ama gerçek Ankaragüçlülerin içi kan ağlıyor...


Durali Akpınar'ın acı günü
Faruk Koca: Yeni stada yakışır bir takım yaratacağız.
Balıkesir engeli de aşıldı, Süper Lig'e 1 puan kaldı!
7
Ankaragücü'nden beklenmedik yenilgi!
1
Ankaragücü Şampi...!
4
İyi, kötü, çirkin!
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.