Site İçi Arama
Galatasaraylı yöneticileri ve Türkiye'deki kulüp yapılarını eleştiren, Sarı - kırmızılı takımın eski kaptanı Bülent Korkmaz, çuvaldızı ise meslektaşlarına batırdı.
Piyasada teknik adam görünümlü çalıştırıcılar olduğunu belirten Kaptan Bülent, ''Herkes kulüp başkanlarının teknik direktörlerin işine karıştığından yakınıyor. Mesela insanlar İlhan Cavcav'ın meslektaşlarımıza karşı tavrından şikâyetçi. İyi de Cavcav'ı bu duruma getiren sizsiniz. Bugüne kadar birçok meslektaşımız o görevi biraz daha sürdürme uğruna buna müsaade etmişse, adamın her teknik adamdan aynı şeyi istemesi gayet normal. Teknik direktörler çalıştırıcı olmayacak, teknik direktör olacak. Çalıştırıcılık farklı, teknik direktörlük farklı. Bugün Türkiye'nin sıkıntısı bu çalıştırıcılardır." dedi.
Bursa'ya "Sizi 2-3 sene sonra şampiyonluğa oynatacağım" garantisi verirken neye dayanıyordun?
Bursa'nın inanılmaz bir potansiyeli var. 7-8 tane lig takımı olan bir şehir. Altyapısı ve tesisleri çok iyi. Taraftarı harika. Bu ülkede dört büyüklerden sonra şampiyonluğa en rahat oynayacak kulüpler Bursa, Kayseri ve Sivas'tır. Ama bir şeyin altını çizelim. Bu güzel bir örnek. Bugün Sivasspor şampiyonluğa oynuyorsa, bu bir istikrarın sonucudur. Yönetimde istikrar, teknik kadroda istikrar. Bülent Uygun 6 senedir o kulübün içerisinde ve bugün takımı şampiyonluğa oynuyor. Yani bu işler beş-altı senede meyvesini veriyor. Ama bazı takımlar birkaç ayda, bir senede sonuca varmak istiyor. Bu mümkün değil.
Peki, Anadolu'dan şampiyon çıkar mı?
Çıkar, niye çıkmasın? Trabzon'un diğer Anadolu şehirlerinden ne farkı var? Kaldı ki ekonomik güç anlamında birçoklarının da gerisinde. Altı kere şampiyon olmuş, belki bunun dışında altı kere de şampiyonluğu kovalamış, son anda kaybetmiş. Sivas gibi istikrar adına planlarınızı uzun vadeli yaparsanız, Anadolu'dan bir veya birkaç şampiyon daha çıkar. En önemlisi, şehrin özellikle yerel basınıyla, halkıyla aynı çatı altında bütünleşip güçlü olması gerekiyor.
Avrupa sonrası için "Galatasaray'ın düştüğü duruma Fenerbahçe düşmez" diyebilir miyiz?
Öyle söylersek kulübü karalamış oluruz. Fenerbahçe daha planlı-programlı, daha doğru yönetiliyor diyelim. Önemli olan kulübün yapısını, kulübün bünyesini doğru biçimde oturtmak. Bunu Galatasaray beceremedi ama F.Bahçe becerdi.
Sana göre kulüplerimizin en önemli eksiği nedir?
Manevi değer olayı. Avrupa'da kulüpler manevi değerlerini her zaman yüksek tutuyor.
Bakın Real Madrid'de Casillas ve Raul'ün 2010-2011'de kontratları bitiyor ama kulüpleri onlarla tekrar masaya oturup sözleşmeyi ömür boyu yaptı. Bunu maddi olarak düşünmeyin. Kulüp, "Benim altyapımdan çıkan oyuncu, benim için daha değerlidir" diyor. Böyle bir mesaj verme ihtiyacı duyuyor. O oyuncular da kulübü her ortamda yüceltiyor. Özel hayatta, antrenmanda, maçta, ilişkilerde yüceltiyor. Bizdeyse manevi değerlere sahip çıkmak yok. Örneğin Galatasaray'da bu böyle. Metin Oktay yaşadığı zaman değer veriliyor muydu? Veya bu kadar değer veriliyor muydu? Hayır. Allah rahmet eylesin, öldükten sonra değer verildi. İnsan yaşarken değer verilmeli.
Sana Galatasaray'da yeteri kadar değer verildi mi?
Sağ olsun taraftar verdi. Taraftar her yerde bana değer veriyor. Galatasaray taraftarlarının yanı sıra diğer kulüp taraftarları da bu değeri bana verdi, sağ olsunlar. Ama kulüp içinde ne yazık ki başarılı insanlarımız paçalarından aşağıya çekiliyor. Başarılı bir adamı yüceltmeniz gerekmiyor mu? Bu manevi değerlerine sahip çıkılmama olayı benimle sınırlı değil. Bu şekilde birçok arkadaşımıza bu yanlışlar yapıldı.
Jübile yapmayı düşünmüyor musun?
Ben jübile yapmam. Ben bir takımda başladım, bir takımda bitirdim. Ben yapmam. Bana jübile yapılır veya başka şekilde bir jest yapılır.
Galatasaray kulübü ne yapmalıydı veya ne yapmalı ki Bülent Korkmaz'a değer vermiş sayılsın?
Ona ben karar veremem ki. Ben yönetici değilim. Şimdi sen basın mensubusun değil mi, birçok şeyi biliyorsun. Hâlâ ne konuşuluyor? Biz Bülent Korkmaz'ı bulamadık, gelmek istemedi. Ben Florya'da oturuyorum. Peki tesisler nerede? Florya'da. Hangi personele sorsan benim evimi bilir. Basın olarak bunu incelemiyor kimse. Kimse yönetime "Bu adam nerede oturuyor?" diye sormuyor.
Genelde Türkiye'de antrenörler kendi meslektaşlarından şikâyet eder, sence neden?
İnsanlar iğneyi önce kendisine batıracak. Mesela herkes İlhan Cavcav'ın meslektaşlarımıza karşı tavrından şikâyetçi. İşte "İlhan Başkan teknik adamların işine karışıyor, filan" diye. Bunu bu hale getiren sizsiniz, niye şikâyet ediyorsunuz ki? Kimse ona kızmasın. Bugüne kadar birçok meslektaşımız o görevi biraz daha sürdürme uğruna buna müsaade etmişse, adamın her teknik adamdan bunu istemesi gayet normal. Teknik direktörler çalıştırıcı olmayacak, teknik direktör olacak. Çalıştırıcılık farklı, teknik direktörlük farklı. Bugün Türkiye'nin sıkıntısı bu çalıştırıcılardır.
Peki, sence teknik direktörlerle çalıştırıcıların oranı ne kadar?
Ben teknik direktörüm. Teknik direktör lisansım yok ama teknik direktörüm. Ancak ülkemizde teknik direktör lisansı olup da teknik direktörlük yapmayanlar, işi sadece çalıştırıcılık olanlar var. Bir kere ilkeleriniz olacak. Prensipleriniz, kendinize ait düşünceleriniz yoksa, başkalarına göre hareket ediyorsanız bir anlamı yok ki. Şimdi bir ekibiniz var, her şeyi o ekibinizle paylaşacaksınız. Yönetimle, başkanla paylaşmazsınız bunu. Paylaşırsanız, bir gün gelir teknik direktör değil, dediğim gibi sadece o takımın çalıştırıcısı olursunuz.
İlhan Cavcav'dan söz ettik. Görev süren içinde şunu oynat filan diye sana müdahale etmek istedi mi?
Etmek istedi ama edemedi. Kendisi de itiraf etti bunu bir röportajında. Mesela Avustralyalı futbolcumuz vardı, Nick Carle. Onu oynatmıyordum. Oynatmam için baskı yaptı ama oynatmadım.
Daha önce de G.Birliği'nde çalışmıştın. Bu ortamı bile bile neden bir kez daha oraya gittin?
Ben G.Birliği'ni çok seviyorum, İlhan Cavcav'ı da seviyorum. "Cavcav'dan şikâyetçiyim" dedim mi hiç? Başkanın kalkıp "Bu futbolcuyu oynat hocam" demesini gayet normal karşılıyorum. Niye başkana kabahat buluyorsunuz? Diğer teknik direktörlere böyle yapıp istediklerini oynattırdığı için, Bülent'ten de direkt oynatır diye talepte bulunuyor. Ben başkana kabahat bulmuyorum. Diğer teknik direktör oynatırsa bu da oynatır diye düşünmesi normal. İşte bunlar çalıştırıcı olmuş, teknik direktör olamamışlar.
Galatasaray'la ilgili bundan sonra bir planın var mı?
Her zaman söylüyorum, Galatasaray camiası er geç bir gün bana bir görev verecek. Bu görev ne olacak bilmiyorum. Yönetim kurulu üyeliği dışında her şey olabilir. Yöneticilik olmaz çünkü kongre üyesi değilim.
Peki teknik adam olarak önceliğin nedir ?
Bir Anadolu takımında uzun vadeli çalışıp üçüncü sezonumda şampiyonluğa oynatabilmek. Böyle bir düşüncem ve böyle bir hedefim var.
Kendini şu an için Galatasaray'ı çalıştırmaya hazır hissediyor musun?
Niye olmasın? Ben ne diyorum, pratikte biz bir çok şeyi biliyoruz, teoride belki eksiklerimiz olabilir. Onu da okuyarak öğreniyorum. Çalışıp çabalıyorum yani. Bunda yapılmayacak bir şey yok ki. Tabii öncelikli hedefim bir Anadolu takımını şampiyonluğa oynatmak. Ne olur ne olmaz, bunu zaman gösterecek
Peki, son olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
Bir hedefim var. Güzel bir hedef. Bir şirketle, bir paralı işadamıyla 3. Lig'den bir takım almak ve onu şirkete dönüştürmek. O kulübün tüm işleyişinden sorumlu olmak. Teknik direktör olarak ben çalışacağım. Bu alacağım takım hangi ligde olursa olsun 6 yıl içinde Süper Lig'e çıkar. Ben bu takımın hem ortağı olacağım hem de maaşlı çalışanı. Kulüp hem para kazanacak hem Süper Lig'e çıkacak. İyi bir şirket bulursam bunu yapmak isterim.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.
