İlhan Cavcav günah çıkarmaya devam ediyor

Site İçi Arama


İLHAN CAVCAV GÜNAH ÇIKARMAYA DEVAM EDİYOR

İlhan Cavcav günah çıkarmaya devam ediyor

Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav, çarpıcı açıklamalarda bulundu, futbolcu olarak teklif aldığı Fenerbahçe'ye gitmeme nedenini açıkladı..

4751 Okunma

Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav, çarpıcı açıklamalarda bulundu, futbolcu olarak teklif aldığı Fenerbahçe'ye gitmeme nedenini açıkladı..

İlhan Cavcav'ın www.spordergim.com a verdiği röportaj şöyle:

Cavcav ailesinden ve çocukluğunuzdan söz eder misiniz?

Kalabalık bir aileye mensubum. Babam rahmetli iki evlilik yapmış. Birinci hanımından 8, ikincisinden 9 olmak üzere 17 kardeşiz. Mamak’ta otururduk. Ama ilkokulu Atatürk Orman Çiftliği Okulu’nda bitirdim. MamaK’ ta okul vardı ama daha iyi okul olduğu için trenle okula gelirdim. Atatürk’ün manevi kızı Ülkü de o okulda idi.

1976’dan beri yönetici olarak futbolun içindesiniz. Kısaca geçmişe dönüp hayat hikayesini de özetleyecek şekilde nasıl bu işlere bulaştığınızı anlatabilir misiniz?

Ailede futbolcular vardı. Amcam Tayyar Galatasaray’da oynadı. Kardeşim de Hacettepe’de kaleciydi. Ben de 22 yaşıma kadar futbol oynadım Ankara Maskispor’da. Askerden dönünce bir yıl PTT’de forma giydim ve ertesi sene hem Fenerbahçe’den hem de Ankaragücü’nden teklif aldım. Çok iyi hatırlıyorum; o zaman Metin Oktay 4 bin liraya Galatasaray’a gelmişti. Bana da 4 bin lira teklif etmişti Fenerbahçe. Fakat hem Fenerbahçe hem de Ankaragücü profesyonel olmamı istiyordu. Halbuki ben profesyonel olmak istemiyordum. Babam pek sevmezdi futbolu.

Ayrıca babamın fabrikasında muhasebe ve alım işlerine bakıyordum. Amatör kalmamı bu iki kulüp de kabul etmeyince olmadı o iş. Ben de Bahçeli Gençlik diye bir kulübe imza attım. 150 lira da avans almıştım. İlk maç eski takımım PTT ile idi. Soyunma odasına gittim. Kadro açıklandı. Ne 11'de varım ne de 18 kişilik kadroda. Çok moralim bozuldu. Beni Fenerbahçe ve Ankaragücü istemiş, ben buraya gelmişim üstelik iyi durumdayım ama kadroda yokum.

Fenerbahçe ve Ankaragücü’nün teklifini red EDİP Bahçeli Gençlik’e transfer oldunuz. Ama hayal kırıklığı yaşadınız. Tepkiniz ne oldu?

Öğleden sonra doğru kulüp başkanının ofisine gittim. Durumu izah ettim. Başkan da hocan eski takımına karşı temayülün olur, zaafın olur diye düşündüğü için oynatmamış seni dedi. Peki dedim. Derhal bankaya gittim. Bana verdikleri 150 lirayı aldım döndüm başkanın ofisine parayı masanın üzerine koydum. Benim hakkımda böyle düşündüyseniz ben futbolu bırakıyorum alın paranızı dedim. Olmaz falan dediyse de kararlıydım. Hakkımda böyle düşünülmesi çok ağrıma gitmişti. Böylece futbol hayatım bitmiş oldu.

Peki futboldan sonra…

Ticarete daha çok yoğunlaştım. Babamın un fabrikası vardı. 24 yaşında beni ayırdı ve bana bir mağaza verdi. Orda zahire ticareti yaptım. Buğday alıyorum satıyorum, un alıyorum. Genç olmama rağmen para vermeden köylülerin buğdaylarını toplayacak kadar güvenilir biri idim. Un aldığım bir fabrika iflas edince orda 1,5 milyon lira alacağım kaldı. Alacağıma karşılık fabrikayı kiraladım ve 7 sene o fabrikayı çalıştırdım. Sonra burayı aldım. (Konya yolu üzerinde Ankara Un) Ancak o zaman Ankara’da sanayi bölgesi yoktu.

İnşaata başladım ama ruhsat muhsat yok. Bir zabıta müdürü 6 bin lira istedi her kat için. Kimse sana karışmaz dedi. Çok sevindim adama avans para da verip hemen ikinci kata çıktım. Sonra birileri geldi ruhsat sordular yok dedim. Zabıta müdürü de tatile çıkmış. Yıktılar inşaatı çok üzüldüm. Bir değirmenci arkadaşım akıl verdi bana. “Belediye başkanının mali durumu iyi değil biliyorum. Bir zarfa koy 150 lira belediye başkanına götür ruhsat alırsın.” dedi. Ben de yaptım dediğini. Belediye başkanı bana sert sert baktı. Sonra yumuşadı. “Evlat dedi beni sana kim anlatmış ise yanlış anlatmış. Sen şimdi bu parayı cebine koy ben sana yardımcı olacağım.” dedi. Gerçekten de oldu. 8 ay içinde fabrika ruhsatına kavuştum.

Her şeye rağmen futboldan kopmayı başaramadınız. Hacettepe ile yöneticilik kariyerine adım attınız. Nasıl bir deneyimdi?

Bütün bu işler beni futboldan uzaklaştırdı ise de koparmadı. Maçlara falan giderdim tabi. 1976’da o zamanların meşhur kulübü Hacettepe’de yönetici olmam için çok baskı yaptı arkadaşlar. Epey direndim ama sonunda peki dedim. Gittim 4 ay vardı ligin bitmesine küme düştük. Ligin son maçı, beraberlik halinde Mardinspor da biz de düşüyoruz. Yenilirsek sadece biz alt lige gidiyoruz Mardin kalıyor. Maç berabere bitince Mardin’in başkanı maçtan sonra sahanın içinde silahla kovaladı. Tabi ben bundan sonra soğudum yöneticilikten.

G.BİRLİĞİ’NE BAŞKAN OLMAMDA DEMİREL’İN BÜYÜK EMEĞİ VAR

32. yılına giren Gençlerbirliği serüveniniz nasıl başladı?

1978’de Avni Bulduk ve Yahya Demirel (Süleyman Demirel’in yeğeni) geldiler. Gençlerbirliği’ne yönetici olmam için. Hayır dedim. Yine üstelediler. İçimden dedim Yahya nasıl olsa Süleyman Demirel’in yeğeni beraber yürütürüz dedim. Ama ilk toplantıdan sonra Yahya Bey bir daha gelmedi toplantılara. O sene de Gençlerbirliği küme düştü. İş de bana kaldı. Yönetici iken başkan buldum kendimi. O zaman Federasyon’dan bir arkadaşımla beraber dönemin Futbol Federasyonu Başkanı’na gittim. İbrahim İskeçeli idi. 2. Lig’e geri dönebilmenin bir yolu var mı diye. Federasyon Başkanı, çözerse bu işi bakan çözer dedi. Bakana gittik. Dinledi bizi bakan, İzmir’li idi ismi de Talat Asal. Bakan Federasyon Başkanı’na döndü, “Bir şartla olur. Karşıyaka’ yı da 2. Lig’e alacaksınız.”Federasyon Başkanı da peki deyince amatör ligden kurtulmuş olduk. 1980-81 sezonunda da şampiyon olup Birinci Lig’e çıktık.

Şu an imrenilecek tesislere sahipsiniz. Bu noktada rahmetli Turgut Özal’ın adını sıkça vurguladınız. Bu süreci anlatır mısınız?

- Tabi çok zor zamanlardı. Deplasmanlara bazen yöneticilerin arabaları ile götürürdük takımı. Beş altı araba giderdik. Hiç unutmam; haftada bir kere takımın çift kale maç antrenmanı yapabileceği bir saha vardı Anıttepe... Oranın amirine her hafta bir çuval un verirdim. İzin versinler zorluk çıkarmasınlar bize diye. 84- 85’te küme düştük. Ertesi sene tekrar lige döndük. Bilahare biz tesis derdindeydik. Allah rahmet eylesin Turgut Özal’a gittik. Bize çok yardımcı oldu. Türk futboluna da çok hizmetleri olmuştur Allah rahmet eylesin nur içinde yatsın. Bize yer tahsis ettiler. Şimdi tesislerin olduğu yeri Beden Terbiyesi’ne verdi, onlar da bize cüzi bir meblağ karşılığı kiraladılar. Fakat tesis yapmayı şart koydular. TRT Genel Müdürü Tunca Toskay idi herhalde. Maç yayın hakları karşılığında 7,5 milyon aldı tüm takımlar. Ondan gelen para ile tesislere başladık. Temeli de rahmetli Özal atmıştı. Sonra ben dahil tüm yöneticiler maddi destek olarak o tesisleri yaptık. Kolay gelmedik yani bu günlere.

Geçen 32 yılda futbolla böylesine haşır neşir olmak sanayiciliği eksik bıraktı mı?

Elbette bıraktı. Şu kadarını söyleyeyim. Gazeteyi aldığımda ana sayfaya bir göz atar sonra spora geçerim. Ekonomi sayfalarına en son sıra gelir.

YUMRUKLU FOTOĞRAFIM ÇARPITILDI BEN SPORTMEN VE AHLAKLI BİRİYİM

Fenerbahçe Kulübü Aziz Yıldırım ve Ankaragücü taraftarıyla problem yaşadınız… Yanlış anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz?

Çok zor; çünkü sanayici iken ailene ve çalışanına karşı sorumlusun. Halbuki futbolda kulübe camiana hatta tüm camialara karşı sorumlusun. Bazen maksadını aşan beyanların oluyor bu büyütülüyor. Mesela Aziz Yıldırım ile yaşadığımız tartışma vardı. Orada bölücülük yapmayın derken verdiğim örnek PKK idi. Yanlış anlaşıldı. Sonra çok üzüldüm. Kanaltürk’ te ‘değerli!’ bir gazeteci (Serhat Ulueren) arkadaşımız var. Beni bir programa davet etti. Bir baktım benim o meşhur yumruğu koydu. Halbuki ben defalarca açıkladım o yumruk Ankaragücü taraftarına değildi.

O gün Ankaragücü ile maçımız vardı. Ankragüçlü taraftarlar ‘Cavcav dışarı’ diye bağırıyordu. Ben ayağa kalktım ‘ben buradayım’ diye işaret ettim. O esnada şeref tribününden bazıları ‘otur yerine’ diye bana küfür ettiler. Ben de döndüm onlara yaptım o hareketi. Hala onu gündeme getiriyorlar. Şimdi bu Kanaltürk’teki arkadaş benden defalarca özür diledi. Yalvar yakar programa çıkardı. Sonra bir baktım yine o meşhur fotoğrafı koymuş işte İlhan Cavcav diyor. O gün bu gündür kendimi affetmiyorum o çocuğun programına nasıl çıktım diye.

Hiç pişmanlık duydunuz mu?

Ben ahlaksız bir adam değilim. Sportmenim ben. Sporun centilmenlik olduğunu bilirim. Benim çocukluğum Mamak’ta geçti. Orda bir boş alan vardı. Orda esrardan tut alkole kadar çok kötü bir çevre vardı. Ben gençliğimde yanlış yollara sapmadıysam futbol sayesinde olmuştur.

Dönelim yeniden futbola… Menajerlerle aranız nasıl?

Kötü... Menajerler çok zarar veriyor. Herkes buna adapte olmuş. Ben futbolcu ile hoca ile konuşmak istiyorum. Mesela şimdi çalıştığımız antrenör ile uzatmak istedik sözleşmeyi. Menajerimle konuşun dedi. Yahu ben senden memnunum sen de benden memnun. Niye menajerinle konuşalım. 600 bin Euro veriyoruz. Şimdi bakalım ne isteyecek menajeri. Yahu menajere vereceğim 100 bini de sana vereyim senle konuşayım.

Anadolu takımlarından yöneticiler arayıp tavsiye istiyor mu sizden?

- İstiyor tabi istemez mi. Arıyorlar soruyorlar. Ben şuna inanırım. Meslektaşınızın durumu ne kadar iyi olursa sizin ki de o kadar iyi olur. Rakiplerinizin iyi olması sizi daha iyi olmaya zorlar. Ama ne yazık ki futbolun içinden gelmeyen ve futbolu değil şöhreti seven insanlar çok futbolun içinde şimdi.

Var mı mesela hani Türkiye’de futbolcu yatağı dediğiniz yerler. Hani telefon geldiğinde futbolcu var diye daha bir ümitli olduğunuz bölgeler var mı?

Var. Trabzon öyledir. Bir de İnegöl Bursa bölgesi ve elbette İstanbul Bir de Afrika var.

Afrika ile ilişkiler eskisi gibi devam ediyor mu? Sanki azalttınız biraz?

Şimdi ben oralara ilk defa benim sayemde menajer olmuş bir çocukla gitmiştim. Kona’yı seyrettiğimde başka bir çocuğu önermişlerdi bana. Ben yok dedim bunu istiyorum. Yahu o iyi değil diyorlar. Yok yok diyorum ben onu istiyorum. Öyle bir ortam ki Kona geliyor arabanın içinde soyunuyor sahaya çıkıyor. Mosheu da öyle. Onu İngiltere’den istiyorlardı ama 20 kez milli olma şartı varmış. O 12 kez milli olmuş. Bekliyorlardı. 200 bin dolar verdim, biz de öyle kural yok dedim. Aldım geldim. Kasıp kavurdular ligi hatırlarsın.

En son ne zaman futbolcu izlediniz?

Üç sene oldu. Bu rahatsızlıklar yüzünden izleyemedim.

Takımın başarı grafiğine de hemen yansımış galiba…

Evet öyle oldu.

1 yıllık mı mevcut hoca ile sözleşmeniz?

Evet mecburen bir yıllık yapıyoruz. Sonra olmayıp yollar ayrılınca kurallar gereği sözleşmesi kaç yıl ise o rakamı ödemek zorundasınız.

KENDİMİ YORGUN HİSSETMİYORUM

Dönelim Gençlerbirliği’ne. Isaac’i Trabzon’a; Troisi’yi de Kayserispor’a bedelsiz kaptırdınız. Yorgunluk alametleri mi bunlar başkanım?

- Aslında değil. Şimdi her işi kendin yapamıyorsun. Futbolda da bizim kulüplerimizin en büyük sıkıntısı hukuku kuralları iyi bilen yetişmiş eleman yokluğu. Isaac’i ben gittim kendim beğendim Hollanda’dan. 17 yaşında idi. Türkiye getirme şansımız yok. Babası yok, annesine pasaport çıkardık. 6 ay çalıştırdık burada annesini ve çocuğa oturma müsadesi aldım.

Annesinin imzası bile yok düşün. Parmak mührü bastırdık. Fakat Federasyon dedi ki bu olmaz. Mukaveleyi çocuk 18 yaşına girince yapacaksınız. Biz 18 yaşına girmesine 15 gün kala özel mukavele yaptık. Fakat orada bir hata oldu. O da gitti Trabzon’la mukavele imzaladı.

Troisi de çok iyi bir oyuncu. Geçen sene Adana’da Kayserispor’la oynadığımız maçta da çok iyi oynayıp 3 gol atmıştı. Orda beğenmişler zaten çocuğu. Onun da mukavelesinde arkadaşlar basit bir hata yapmış. Resmi mukavele imzalanana kadar ikili mukavele yapılmış ve denmiş ki ‘Eğer biz günü gelince resmi mukavele yapmazsak 300 bin Euro vereceğiz.’ ‘Resmi mukavele yapılınca bu mukavele iptal olur’ diye not düşmemişiz. O arada başka yere imza atarsa da 1 milyon dolar verecek. Tabi Kayserispor’un ‘değerli!’ bir menajeri var. O olaya müdahil oluyor. Bir bakıyoruz Kayserispor’un çalıştığı bankadan hesabımıza 1 milyon para gönderilmiş. İtiraz ettik hopladık zıpladık. Halen de dava sürüyor ama 6 ay geçti sonuç çıkmadı. Tabi bakıyorum Isaac yaramadı Trabzon’a; Troisi de Kayseri’ye yaramıyor.

Kadroda 7 gurbetçi var. Bilinçli bir tercih mi bu?

Evet Avrupa’da bizim bir ekibimiz var. Oradaki gurbetçileri tarıyorlar. Şimdi 3 genç daha gelecek. Aykut’tan çok memnunum mesela. 150 bin lira bana maliyeti. Ömründe sol bek oynamamış. Hoca orada oynattı, orada bile sırıtmadı çocuk. Tabi hatalar da oluyor. Sezai diye bir çocuk var. Çok ümitli idik ama olmadı. Momba var mesela; çok iyi bir futbolcu ama hoca ‘asla düşünmüyorum’ diyor. Ben biliyorum çok iyi futbolcu. Ama yapacak bir şey yok. Bir de bu Afrikalılar çok duygusal oluyorlar. Bir iki maç oynatma hemen kopuyorlar. Şimdi ben istiyorum bu Momba kalsın ama hoca istemiyor.

Bu sık hoca değişikliğinin bir nedeni de bu kendinize güveniniz olabilir mi başkan?

Yani görüyorsunuz, birikiminiz var futbolu biliyorsunuz ama sizin doğrularınızla hocanınkiler farklı.
Tabi olabilir. Görüyorum hatayı, futbolcuyu tanıyorum. Yalnız bir şey söyleyeyim. Almanlar daha çok laf dinliyorlar Türk teknik adamlardan. Gerçi buna da Momba’yı oynatamadık. 600 bin Euro verdim adama. - Böyle oyuncular için bir ara rezerv lig talebiniz vardı. Sonuç alamadınız mı? - Herkesi ikna ettim bir tek Galatasaray ile Fenerbahçe’yi ikna edemedim. Halbuki belki en çok onların ihtiyacı var buna. Kadrolar geniş, dünya kadar para veriyorsun. Adam oynasın ki gör bir yandan. Ama anlatamadık bir türlü. 


Gençlerbirliği'nin yeni transferi antrenmana çıktı
Arif Ölmez'den flaş açıklama...
Trabzonspor'dan Gençlerbirliği'ne arka kapı oyunları!
6
Gençlerbirliği'nde futbolcular ayıp etti, başkan tepki gösterdi!
Gençlerbirliği rahatladı!
2
Gençlerbirliği, Bursa'dan puanı çıkardı!
Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.