Futbol tanrılarının öfkesinin, "el" skandalından sonra Fransızlara dokunmaması safça olurdu. Nitekim öyle de oldu ve Fransa futbol tarihinin en kaotik günlerini Güney Afrika'da yaşadı. Dünya Kupası sırasında Raymond Domenech'e küfür eden Nicolas Anelka takımdan kovulmuş, takım kaptanı Patrice Evra ile takımın kondisyoneri sahanın ortasında birbirine girmiş, oyuncular Anelka'ya destek vermek adına antremanı protesto etmiş, Evra içlerinde bir hain olduğunu ima etmiş - bu ismin de Franck Ribery olduğu iddaa edilmişti- ve Domenech antremanı protesto eden oyuncularını "embesiller" olarak nitelemişti. Ne bir futbol takımının tarihine, ne herhangi bir kurgusal ortama aktardığınızda inandırıcılığı zayıf kalacak tüm bu olayları Fransızlar bir ayı dahi bulmayan çok kısa bir süre içinde yaşamışlardı. Bu krizin sonucu, başını Anelka'nın 18 maçlık cezasının çektiği yaptırımlar ile göreve Laurent Blanc'nın getirilmesi oldu. Takım içindeki karamsar havayı dağıtıp, yeni bir jenerasyon öncülüğünde taze bir nefes getirmesi beklenen genç adam, elinde bulunan geniş oyuncu havuzu içerisinden en doğru kimyayı yakalamaya çalıştı. Blanc'nın kısa ömürlü fakat oldukça parlak bir künyesi var. Teknik adamlık kariyerine 2007 yılında Bordeaux'yla başlayan eski milli oyuncu, ilk sezonunda ligi şampiyon Lyon'un ardından ikinci bitirirken, sezon sonunda Fransa'da yılın menajeri seçilmişti. Ancak asıl patlamayı ikinci sezonunda yapan "Le President", Lyon'un 8 yıllık şampiyonluk serisine son vererek Bordeaux'yu şampiyonluğa taşımış, o yılın tüm futbol evreninde en göz kamaştırıcı isimlerinden biri olmuştu. Fransa, onun yönetiminde çıktığı ilk iki maçtan yenilgiyle ayrılmış olsa da, daha sonrasında çıktığı tüm maçlarda -hazırlık maçları da dahil olmak üzere- mağlubiyet almadı.
Fransa lider olarak tamamlar, Romanya ve Bosna-Hersek de ikinci sıra için kapışır tahminlerinin yapıldığı D Grubu'nda işler beklenilmedik ölçüde denk geçti. Fransa ve Bosna-Hersek, Stade de France'a grubun son maçını oynamak üzere çıktıklarında, bu iki takımın arasında sadece bir puanlık fark bulunuyordu. Son bölümüne 1-0 geride girilen maçta Nasri'nin penaltıdan bulduğu gol hem Fransa için, hem de Bosna-Hersek için farklı bir kader çizilmesine sebep oldu. Horozların Euro 2012 için koydukları alt sınır en azından çeyrek final oynanması yönünde, ancak turnuvanın favorilerinden olmasa da, Fransa turnuvanın en büyük sürpriz adaylarından.
Hazırlık maçlarında izlediğim kadarıyla, Blanc, Fransa'yı olabildiğince önde oynamaya çalışan, topa hakim olduğunda çok hızlı davranmayı amaç edinen, topun olduğu yerde çok çabuk çoğalan, beklerine sınırsız özgürlük tanıyan, hücum oyuncularının da en az forvet kadar üretken olması beklenen izlemesi gerçekten keyif veren bir takıma dönüştürmüş. Elemelerde Fransa'nın oynadığı maçların tamamında sahada yer alan ve başarılı performanslar sergileyen Hugo Lloris'e duyulan güven sonsuz. 25 yaşında olmasına karşın, şimdiye dek 30 milli maçta forma giyen kaleci, kadroda kendisinden çok daha deneyimli isimler bulunmasına karşın, yenilenen Fransa'nın öne çıkan yüzü olarak kaptanlık pazubandını da kolunda taşıyor. Blanc stoper ikilisini sakat veya cezalı olmadıkça her zaman Philippe Mexes ve Adil Rami ikilisiyle kurdu. Mexes kariyeri boyunca iyi bir savunmacı oldu ancak hiçbir zaman adı üst düzey savunmacılar arasında geçmedi, Rami'nin ise fiziği ve savunma becerileri yüksek bir standart içerse de savrukluğu ve zaman zaman çok basit hatalar yapması ona duyulan güvende şüphe uyandırıyor. Bu iki oyuncunun ağır stoperler olması ve yeni oyun sisteminin gereği olarak arkalarında derin boşluklar bırakmak zorunda kalmaları, seri hücumculara karşı ciddi sıkıntılar yaşama ihtimallerini arttırıyor. Sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamayan Arsenal'in istikrarlı sağ beki Bakary Sagna, Blanc'ın geride bıraktıkları arasında en büyük özlemini duyduğu isim muhtemelen. Onun yerine oynaması beklenen Lille'li Mathieu Debuchy'nin büyük turnuva tecrübesi olmaması en büyük dezavantajı. Sol kanat savunmasında ise Gael Clichy ve Patrice Evra gibi birbirinden kaliteli iki isim var. Manchester United kariyerinin en kötü sezonlarından birini geçirmiş olsa da Evra, Clichy'den bir adım önde forma için. Blanc'ın göreve gelişiyle beraber takıma dahil edilen ve onun en çok değer verdiği oyuncu olan 21 yaşındaki Yann M'Vila ortasahanın defansif yükünü üstleniyor. Arsene Wenger'in takımına en çok katmak istediği oyuncu olduğu söylenen M'Vila, ön libero olmasına karşın teknik, soğukkanlılık, oyun görüşü gibi özellikleriyle yaşına göre çok üst düzeyde bir isim. Oyuncunun yakın bir gelecekte mevkisinin en iyi bir iki isminden biri olması yüksek ihtimal.. M'Vila'nın partnerinin peri masalı tadında bir sezon geçiren Newcastle kadrosunun en önemli taşlarından biri olan Yohan Cabaye olması muhtemel. Bu iki ismin önünde Bayern Münih'te sıradışı bir sezon geçiren Franck Ribery ile sezon başında Arsenal'dan kaçarcasına Manchester City'ye transfer olan, bunun sonucunda da şampiyonluk kupasını kaldıran Samir Nasri'nin yerleri banko. Bu isimlerin üçüncü halkası bu sezon 13 asist üreten Marsilya'lı Matheiu Valbuena, 12 asistle Ligue 1'da Valbuena'nın ardından üçüncü sırada gelen Paris Saint-Germain'li Jeremy Menez ve Cabaye'nin takım arkadaşı Hatem Ben Arfa'dan biri olacak. Fransızların en büyük gol umudu şüphesiz ki Karim Benzema. Nihayet Mourinho'nun bir numaralı seçimi haline gelen ve sezon boyunca gollerine ara vermeyen Benzema, Real Madrid'deki en görkemli günlerini yaşadı. Şimdi gol sevinçlerini Fransa adına yaşamaya çalışacak. Benzema'nın yetmemesi veya kötü bir turnuva geçirmesi halinde de Fransa Ligi'nde inanılmazı gerçekleştirerek, sınırlı bütçesiyle şampiyonluğu elde eden Montpellier'nin yıldızı ve liginin gol kralı Olivier Giroud hazırda bekliyor.
XI (4-2-3-1): Hugo Lloris; Matheiu Debuchy, Adil Rami, Philliphe Mexes, Patrice Evra; Yann M'Vila, Yohan Cabaye; Hatem Ben Arfa/Jeremy Menez, Samir Nasri, Franck Ribery; Karim Benzema
Fransa'nın her bölgede birkaç alternatif sunabilen genç ve yetenekli bir kadrosu var, oyuncuların büyük çoğunluğu başarılı bir sezonu geride bıraktı ve Blanc gibi yetenekli bir hocaya sahipler. Takımın Marcel Desailly, Laurent Blanc, Zinedine Zidane gibi liderlik vasfıyla öne çıkan bir oyuncudan yoksun kalması ve büyük kısmı bu profilde bir turnuva için tecrübesiz oyunculardan oluşmasıysa, onların büyük üçlüye dahil edilememelerine neden oluyor. Şu aşamada sonuç için bir şey söylemek kehanetten öteye gitmez, ancak turnuvanın en keyif veren futbolunu oynayacaklarının sinyallerini veriyor Fransızlar, özellikle onların maçlarını kaçırmamanızı öneririm.
Özhan Yüksel